Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Taksimofobi

02 Haziran 2015 Salı

Sedat Yaşayan’ın bulmacalarına meraklı olanlar, başlıktaki sözcüğü yadırgamazlar. Geride bıraktığımız pazar günü, iktidardaki Tayyiban iktidarının Taksimofobisi (Taksim korkusu) bir kez daha depreşti.
Gezi olaylarının ikinci yıldönümü dolayısıyla insanların Taksim Meydanı’na ve Gezi’sine çıkışlarının engellenmesi için, çeşitli yollar kesildi, kimileri trafiğe kapandı, kimi yerlerde barikatlar kuruldu.
Tayyiban iktidarı, iki yıl önce olduğu gibi bir kez daha halkın gösteri ve ifade özgürlüğünü çiğnemek üzere vahşi önlemler alıyordu.
Aslında, Gezi olaylarının ikinci yılında, Gezi Parkı’nda ve Taksim Meydanı’nda anmak her yurtaşın hakkıydı. Tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi, insanların tepkisini doğuran ve büyüten, polisin barışçıl, yasal gösterilere yaptığı müdahaleydi. İki yıl önce Gezi Parkı’nda olan da buydu. Gezi olaylarıyla birlikte toplumsal muhalefet öngörülemeyecek şekilde gelişip yaygınlaştı. Aslında, Türkiye’de Tayyiban karşısında toplumsal muhalefetin bu derecede büyümesine yol açan olayın ilk kez Taksim’de patlak vermiş olması rastlantı değildi.

***

Tayyiban için, Taksim, başlangıçtan beri bir simgeydi. Laik yaşam biçiminin ve ifade özgürlüğüne bağlı insanların yaşam biçiminin simge alanı olarak algılanıyordu Taksim.
Öyle miydi değil miydi, Taksim’i bu yaşam biçimiyle özdeşleştirmek ne derece haklıdır, o ayrı bir konu.
Ama Tayyiban’da böyle bir algı vardı ve Taksim hızla değişmeli, anlam ve sembol olarak değişik bir çerçeve içine oturtulmalıydı.
Nitekim, kentin en önemli kültür merkezi, Avrpa yakasının yegâne opera salonu olan Atatürk Külütür Merkezi de, yenilenme ve tamir bahanesiyle kapatılmış, kullanılmaz hale getirilmiş, “açıldı, açılacak” derken, önce unutulmaya terk edilmiş, sonra da Ortadoğu ve Balkanlar’ın en vâsi geniş polis konuşlanma odağı haline dönüştürülmüştü.
Taksim’de trafiğin yeraltına alınması, ne trafiği rahatlatmış ne de alanı yayaların bir gezinti yeri haline getirmişti. Güya düzenlemelerle Taksim şehircilikte, meydandan beklenen işlevlerin hiçbirisini yerine getiremez hale sokulmuştu.

***

Tayyiban’ın bir yaşam biçiminin sembolü olarak algıladığı Taksim alanı, ayrıca önemli bir rant odağıydı.
Talan yağma avanta sacayağı üstüne bina edilmiş ekonomi, bu “rantı” görmezden gelemez ve yağlı parçanın AVMRezidans talanı dışında kalmasına göz yumamazdı.
Gezi olayları bu yağmaya karşı geniş tabanlı, orijinal içerikli bir protesto olarak başladı. Taksim’e belirli bir yaşam biçiminin simgesini konduran iktidarın Taksim alerjisi, biraz da kendi basiretsizliğinin etkisiyle büyüyen Gezi olaylarının tabanının genişliği, mesajlarının özgünlüğü karşısında artık Taksim fobisine dönüştü.
Tayyiban liderinin belki de ilk kez Gezi olayları karşısında soğukkanlılığını yitirerek gerçek suretini ortaya koymuş olmasının nedeni bu Taksim fobisidir.
Sonra Taksim fobisi dallandı budaklandı. Taksim her vesileyle, her etkinliğine kapandı.
Şimdi Taksim bir ölü meydandır. Amaç alanı bütün yaşam etkinliklerine kapatmaktır.
Tayyiban tıpkı Taliban gibi, kendisine yabancı olan, sorgulayan, düşünen, laik yaşam biçiminin her türüne karşıdır ve artık her köşe başında, her alanda bu yaşamın simgelerini görerek tedirgin olmakta ve onu bastırmaya çalışmaktadır.
Artık Geziciler haykırıyorlar:
- Her yer Gezi! Her yer Taksim!
Bambaşka bir bağlamda bambaşka bir amaçla Tayyiban da bağırıyor:
- Her yer Gezi! Her yer Taksim!
Her ikisi de kendi açılarından haklılar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları