Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sümeyye’ye Suikast

22 Şubat 2015 Pazar

Sevgili,
Yandaş medyanın bütün allayıp pullama çabalarına karşın tel tel dökülen Sümeyye Erdoğan’a suikast haberi birçok çevre tarafından aklımıza hakaret olarak karşılandı.
Gerçekten de güya cemaat - CHP işbirliği ile kotarılmış olan ve ayrıntıları, düzenleyicileri tarafından Twitter’da mesajlaşarak herkesin gözü önünde olgunlaştırılan sözde suikast en pespaye dizinin veya filmin en aval senaristinin bile kurgusuna rahmet okutacak yapıdaydı.
Onun içindir ki aklıselim sahiplerinin ortak kanısı şu oldu:
- Bu kadar teneke bir iddia, bu kadar külüstür bir kurgu tutmaz.
Öyle mi dersin?..
Bence tutmaz yargısına varmak için çok acele etmemek gerek. Çünkü daha acemice kotarılmış nice dolap başarıya erişmiştir.
Dolandırıcının başarısı, öyküsünün kurgusunun ustalığından çok, dolandırılacak avın seçimindeki isabette yatar.
O Sülün Osman’lar, Fil Hamdi’ler, Karaköy Köprüsü’nü ya da üstünden geçen tramvayları, Galata Kulesi’ni pazarlarlarken, avın seçimindeki isabet olmasa hangi dâhiyane kurguyla olursa olsun, satmayı becerebilir miydiler?
Dolandırıcılıkta, gözünü kurguya dikersen olayı kaçırırsın. Avın ahmaklığı olmasa tek başına kurgudaki deha hiçbir şeye yetmez.
Cemaat ile CHP’nin ABD ve İsrail lehine Sümeyye Erdoğan’a suikast girişiminde bulunmaları öyküsünün kurgusundaki derme çatmalığa değil, kurgunun ulaştırılmak istendiği hedef kitleye bak sen!

***

Evet kurgu, aklı başında herkesi kahkahadan kırıp geçirecek kadar aptalcadır, ama buna inanmaya amade hiç de küçümsenmeyecek bir kitle vardır.
Zaten kurgu da onlara yöneliktir.
Onlar bunu yiyip yutarlar ve bir seçimde daha mağdur edebiyatı sonuç vermiş olur.
En kendini açıkgöz sanan safların yuttuğu hikâyelerle badem edilmiş olmak tabii ki çok acı bir şey.
İnsan o zaman şu soruyu haklı olarak kendi kendine sorar:
-Ben buna layık mıyım?İlk bakışta haklı gibi görünür bu soru.Gerçekten de ülkemizde iyi yetişmiş, kültür
lü, düşünmeyi beceren, donanımlı insan dolu.
Hatta değerli bilim adamı Orhan Güvenen, Türkiye’de bir Belçika kadar AB standartlarının en üst basamağında adam olduğunu söylerdi hep. Sanırım aradan geçen zamanda bu görüşünde önemli bir değişiklik olmamıştır.
Nitelik açısından AB ortalaması niteliklerine sahip insanımızın sayısının, Belçika nüfusunu bile fazlasıyla aştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peki, bu durumda nasıl oluyor da bu kadar nitelikli insana sahip, koskoca toplum böylesine akla ziyan öykülerle kandırılabiliyor?
Sorunun yanıtı niteliklilerin niteliklerinde değil de, niteliklilerin niceliklerinde yatıyor sanırım. Yani niteliklilerin, etkin olabilmek için miktarları kâfi gelmiyor.

***

Burada bütün demokrasilerin şu ortak noktasıyla karşılaşıyoruz:
-Demokrasilerde, nicelik nitelikten önce gelir.
Bu kural gereğince, nitelikliler, eğer azınlıkta iseler ya da başka bir deyişle sayıları ne kadar hatırı sayılır düzeyde olursa olsun, miktarları kâfi değilse eğer, nitelikleri ne olursa olsun, yazgılarını onlardan daha aşağı nitelikte olanların düzeyi belirler.
Demokrasiler bunun çözümünü, toplumun ortalamasını yükseltmede bulmuşlardır. Yalnız burada da şöyle bir sorun var:
-Eğer bir ülkede iktidar cehalet üzerine saltanat kurmuşsa, ondan eğitim düzeyini yükseltmesini istemek bindiği dalı kesmesini talep etmek demek olmuyor mu?
Bilmem ki bu soruya senin cevabın ne olacak?
Şurası kesin ki bu sorunu çözmeden toplumsal kurtuluş mümkün görünmüyor.
Bu sorunu çözmediğin sürece, okunan mavalların boşluğunu ne kadar kavrarsan kavra sonuçta, hiçbir önemi olmuyor.
Sen anlatılanları istediğin kadar yeme! Kâfi miktarda yiyen olduğu sürece yemişsin yememişsin fark etmiyor.
Malum altın kuralı bir kez daha hatırlatalım:
Demokrasilerde nicelik nitelikten önce gelir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları