Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Seçilmiş - Atanmış

10 Şubat 2015 Salı

Bilmem siz Tayyip Erdoğan’ın “Fidan’ın aday-lığına olumlu bakmıyorum” sözlerini inandırıcı buldunuz mu?
Ben affınıza sığınarak, buna inanamadığımı söylemek zorundayım.
Ne yani kupon arazinin satış ve tahsisi konusunda bile “Beyefendi”ye sorulmadan hiçbir şey yapılmamasının tembih edildiği bir düzende, Hakan Fidan Cumhurbaşbakan’dan güvence almadan kendi kendine istifa ederek MİT’in başından ayrılacak ve milletvekilliğine soyunacak.
Güldürmeyin!
Bizde, milletvekilliği seçimle değil atamayla olur.
Daha istifa haberi geldiği anda herkes biliyordu ki, Hakan Fidan’ın milletvekilliği olmuş bitmişti. Gerisi formaliteydi.
Neden?
Çünkü Hakan Bey’in milletvekilliğine atanma kararı çıkmıştı.
Koca MİT’in başı Hakan Bey, tepeden atanma kararı olmadan maceraya atılacak kadar saf mı?
Şimdi denebilir ki, Cumhurbaşbakan bu sözleriyle, atama benim yetkimde değil, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndadır, demek istiyor.
Ne olur, güldürmeyin!
AKP’nin görünürdeki Genel Başkanı ve sade Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tabii ki o kadar yetkisi olacak, Cumhurbaşbakan’a çok ters isimler olmamaları kaydıyla, bir veya birkaç milletvekilini atama yetkisi, tabii ki vardır.
O kadar da olsun artık!
Ama Hakan Fidan gibi anahtar bir kişi konusunda yetki Cumhurbaşbakan’dadır.

***

Hakan Fidan gibi son derecede önemli bir kişinin, son derecede yaşamsal görevinden istifa ederek, milletvekilliğine atanmasında karar makamının Tayyip Bey’den başkasının olabileceğini düşünmek saflıktan da öte bir davranış olur.
Onun için izin verin de, Hakan Bey’i milletvekili atayanın, yarın öbür gün daha da önemli görevlere atayacak olan Tayyip Erdoğan olduğu yönündeki görüşümü bir kez daha inançla yineleyeyim.
2015 Türkiyesi’nde bu gibi önemli atamaların yeri Ak Saray’dır.
Bir de Tayyip Bey’in Hakan Fidan’ın milletvekilliğine olumlu bakmamasına rağmen, MİT Müsteşarı’nın elindeki kimi bilgi ve belgeler karşısında çarnaçar sessiz kaldığı görüşü var ki, bunu dillendirdiğiniz takdirde, kafanızı komplo teorilerine fazla takıp zedelediğiniz izlenimini doğurursunuz.
Bütün bu olaylar içinde benim en çok garibime giden de saygın gazetelerimizden birinin, konuyla ilgili pazar günkü manşeti oldu.
Manşet aynen şöyleydi:
“Atanma değil, seçilme zamanı.”
Altında da şunlar yazıyordu:
“MİT Müsteşarı’nın bürokrat olarak değil, milletin temsilcisi olarak siyasetin içinde olmayı tercih ettiği belirtiliyor.”
Manşeti yadırgadım, çünkü hem eski MİT Müsteşarı, hem de o gazetenin tecrübeli mensupları bilirler ki, bizde milletvekilliği de MİT Müsteşarlığı gibi, atanmayla olur.

***

Bir zamanlar liboş takımının çok fazla üstünde durduğu bir kavram vardı:
“Atanmışlar ve Seçilmişler.”
Onlara göre atanmışlar hiçbir şekilde seçilmişleri denetleyemezlerdi.
Demokrasinin hassas dengeler sistemiyle de çelişen bir ipe sapa gelmez görüşü şimdi tartışacak değiliz. Yalnızca bir noktaya değinmekle yetineceğim.
Teori Türkiye için baştan yanlıştı, çünkü seçilmişler denenler de aslında atanmışlardı.
Kısa süren siyasi yaşamında politika sahnesinde çok olumlu izler bırakmış eski Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun da belirttiği gibi, “hatta atanmışların atanma ölçütleri, seçilmişlerin atanma ölçütlerinden çok daha nesnel olmaktaydı genelde”.
Seçilmişlerin atanmaları konusuyla ilgili en çarpıcı örneklerden biri de bizzat Hakan Fidan’dır.
Hakan Fidan’ı MİT’e atayan irade ile milletvekilliğine atayan irade aynı iradedir.
Burada seçmenin işlevi ise hukuki işlemin tekemmülü için gerekli formaliteyi yerine getirmekten başka bir şey değildir.
Allah aşkına şu atanmışlar-seçilmişler tuzağına tekrar tekrar düşmeyelim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları