Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sam amcamız bizi attaya götürüyor

21 Ocak 2024 Pazar

Sevgili,

Sonunda oldu. AKP Türkiye’yi kanatlandırdı ve kendi devri iktidarında uzaya da gönderdi. Siz bu satırları okurken Alper Gezeravcı uzaya adım attı bile. Şu anda uzayda çeşitli deneyler yapıyor. Gözlemciler, görkemli projeleri çok seven AKP’nin bu uzay yolculuğunu da seçim için tepe tepe kullanacağını ileri sürüyorlar ve aslında uzaya bir Amerikan kuruluşunun yaptığı geziye biletle gidildiğini ileri sürerek seferin ABD’nin AKP’yi seçimler öncesinde, pozisyonunu güçlendirmek için elinden tutup uzaya attaya götürme girişimi olarak küçümsüyorlar. 

AKP’nin büyük projelere, ütopyaya düşkünlüğü bilinir. Nitekim “ilk yerli arabamız” Togg’un durumu hepimizin malumudur. 

***

AKP, diktasını bilimseverlik kisvesi ardında gizleyen ilk siyasi iktidar değildir. Ulaşılması büyük emellere bağlı olan gerçekleşmesi zaman isteyen ütopyalar toplumları kendi içlerinde kaynaştırmayı sağlamak açısından büyük faydalar içerir. AKP’nin de bu hususu görmediği söylenemez. Bu yüzdendir ki AKP’nin uzay kartını yerel seçimler için, zaman zaman gülünç olma pahasına “AKP uzayda” ütopyasını kullanmaya teşebbüs etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır. 

Uzaya bir Amerikan kuruluşunun “el füzesiyle” gidilmiş olması bir şeyi değiştirmemektedir. Mühim olan bir Türkün üzerinde Türkiye’nin logosu bulunan, (ama kendisi Türk yapımı değilmiş, ne gam!) bir füzeyle uzayda boy göstermesidir. Türkiye’de önemli olan olgu değil, algıdır. Kurulmuş olan şeytani algı mekanizması bu yalanı da toplumun yalayıp yutmasını sağlayacaktır. Yalnız Türkiye’nin şimdiye dek tarihinin gördüğü en büyük iflas salgınının fırtınası altında inlediği büyük kaos ortamı, bir toplumu tutup yüce emellere sürüklemesi için elverişli bir ortam oluşturmuyor görünmektedir. Hapishane ve hastanelerin dolu, çarşıda esnaf tezgâhlarının önünün bomboş olduğu, her şeyin bir kişinin iki dudağı arasında olduğu, yargının, yürütmenin, yasamanın bir adamın keyfi yönetimine bırakıldığı bir ortamda ütopyaları toplumun karşısına varılacak hedefler olarak koymak bilmem ne derece akıllıca olur?

***

Kendine biat etmeyeni nefret söylemiyle ötekileştiren ona söz hakkı da yaşam hakkı da tanımayan bir iktidarın bir toplumu koca bir sevgi yumağı haline getirecek bir ütopyanın peşine takabilmesi ne derece mümkündür? Baş döndürücü enflasyon ortamlarında toplumun emeğinden başka gücü olmayan geniş kesimlerini sürekli bir kâbus içinde yaşamaya mahkûm edenlerin şimdi ütopyalar ile toplumsal kenetlenmeyi sağlamaları ne derece mümkündür? Artık kuru ekmek ve bir damla suya bile erişmenin çok güç olduğu bir dönemde çarşı tezgâhlarının karşısındaki çaresizliğini, “Ekmek ve su dahi bulamıyorum ama ne gam! Artık uzaydayız ya!...” tesellisiyle geçiştirmeye kalkışacak geniş toplulukları bulmak artık o kadar kolay görünmemektedir. Milli eğitimi tarikat ve cemaatlerin ortak talanlarına sunma girişiminin, kısa zamanda her türlü algı yönetimi karşısında çaresiz kalacak kuşaklar yetiştirme girişimlerinin kısa sürede sonuç vereceğini sanmak biraz fazla safdillik değil midir?

***

Bu durumda toplumu ütopyaların peşine takabilmek için ikna yöntemleri bulmanın tek yolu toplum üzerindeki baskıyı artırarak kimsenin ses çıkarmayacağı bir ortama sürüklemek olduğu görülüyor. Bu da içinde yaşanılan distopya ortamını güçlendirecek bir etkendir. 

Bu koşullarda bir zamanlardaki çocukluk hayalimiz “gökler hâkimi Gordon” misali uzayda “at koşturacak olan”, “AKP’nin uzay fatihi Alper”in işi oldukça güç görünmektedir. 

Ütopyalar, uzayı bile sarmış nefret söyleminin politikalarıyla beslenemez. Kısacası Alper’in işi zor. 

Hem de çok zor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları