Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Saddam’lı, Esad’lı Güzel Günler

17 Haziran 2014 Salı

Yabancı büyükelçi dostum, bir gün kendine özgü mizahıyla şöyle demişti:
- Atina ile birlikte Avrupa’ya başvurmamakla büyük hata yaptınız.
Dayanamamış merakla sormuştum:
- Sanki başvursak bizi de alacak mıydınız?
- Yoo demişti, sizi almayacaktık, ama bu vesileyle Yunanistan’ı da almamış olacaktık.
Bir gün de, geride kalan Soğuk Savaş yıllarını şöyle ironik bir hasretle anmıştı:
- Ah nerede o eski güzel Soğuk Savaş günleri!
Sonra da durup eklemişti:
- O zaman her şeyden emin olmak kolaydı, bizler ve onlar vardı. Şimdi öyle mi ya?
Bilge dostumu şu son olaylar üzerine bir kez daha anımsadım.
Gerçekten de şu IŞİD’in işine bakın! Her şeyi de nasıl karıştırdılar, değil mi?
Bölge allak bullak oldu. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Laik Saddam’ın yakın adamları dinci IŞİD ile birlikte iş tutuyorlar, bölgedeki Sünni-Şii çatışması dolayısıyla bir kez daha karşı karşıya gelmeleri beklenen Sünni cephesinin doğal müttefiki ve hamisi Washıgton’ın, sorunu Tahran ile yakın diyalogla çözmesi ihtimali güçleniyor.
Saddam’ın yakın çalışma arkadaşı Baasçı, El Duri, Sünni İslamcı siyasetin önde gelen oyuncularından biri oluyor.

***

Kısacası kim kimin yanında yer alıyor, kim kimin karşısında, belli değil. Büyük bir mezhep çatışmasının eşiğine ayağını dayamış olan bölgede ne iyidir ne kötü, ne doğrudur ne yanlış belli değil.
Eskiden öyle miydi ya?
Eskiden her şey ne kadar kolaydı. Örneğin Irak’ta bir zamanların kötülüklerin anası olan Baas vardı, sonra Saddam tek başına kaldı. Suriye’de önce baba, sonra oğul Esad’lar aldılar yönetimi; onlar kötülüğün tecessüm etmiş haliydiler. Etiyle kemiğiyle, laik dünyada şeytanın politik yansımasıydılar.
Irak’ta Saddam olduğu için özgürlük de yoktu demokrasi de. Her şeyin nedeni Saddam’dı, onun bastığı yerde ot bitmiyor, demokrasi yeşermiyordu.
Öylesine tutmuştu ki bu yanlış düşünce, Saddam Hüseyin 2003 aralığında, yakalandığında, yeryüzünün en köklü demokrasisi İngiltere’nin başbakanı Tony Blair bile sevinç içinde açıklama yaptı:
- Saddam yakalandığına göre, artık Irak’ta demokrasiye geçiş daha kolay olacaktır.
Koskoca İngiltere’nin kaçın kurası başbakanı Blair’in demokrasi algısı bu kadar çocuksu muydu? Yoo, o da biliyordu bütün gerçekleri, yine dünyayı yanıltıyordu.
Yoksa Blair bilirdi bu açık gerçeği.
Irak’ta Saddam olmadığı için demokrasi yok değildi. Demokrasi olmadığı için Saddam vardı.

***

Aynı şey, Esad, için de geçerliydi. Önceleri Baba Esad vardı. Oğul Esad gelince, kimi safındurlar ona bel bağladılar ve etrafa umut saçmaya koyuldular:
- Oğul Esad Baba’dan daha yumuşak, bunun rejimi daha yumuşak olur.
Suriye toprakları, sosyo ekonomik koşulları, başka şey üretmiyordu. Esad değil de Osman da gelseydi aynı şey olacaktı. Bunca etnisite, bunca mezhep, bunca yoksulluk bir araya gelince, hep aynı sonucu doğuruyordu, o sonucun adı Irak’ta Saddam, Suriye’de Esad oluyordu.
Saddam gitse, Esad devrilse yenileri gelirdi, adlar değişik olurdu, nitelikleri değil.
Nitekim gitti Saddam, Blair’in dediği gibi demokrasiye geçiş kolaylaştı mı?
Ne gezer?
Tam tersine baskı arttı, ölümler cinayetler, işkenceler de...
Mezhep çekişmeleri vardı, mezhep savaşlarına dönüştü.
Irak hem kendisi hem komşuları için istikrarsızlık odağı oldu.
Saddam Irakı’na ve Saddam sonrası Irak’a bakan hangi izan sahibi ikincinin birinciden daha iyi olduğunu söyleyebilir?
Aynı olgu Esad ve Suriye için de geçerlidir.
Şimdi kim dost kim düşman, kim iyi kim kötü, söylemek zor, hatta imkânsız.
Eskiden öyle miydi ya?
Saddam’lı Esad’lı günler, ne güzel günlerdi!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları