Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Rona Aybay’a Teşekkür

14 Aralık 2014 Pazar

Sevgili,
1973 yılının 29 Ekim tatilini Abant’ta geçirmiştik. Oğlum Devrim henüz yedi yaşındaydı. Gölün çevresini turlayan yolun bir yerinde bir adam durmuş, isteyenleri ata bindiriyordu.
Devrim de istedi. Bindirdik. Keyiften uçuyordu. Atın üstünden seslendi:
-Çok mutluyum baba! Sen de mutlu musun? O mutluydu ve istiyordu ki, kendisini mutlu edenler de mutlu olsunlar.
Kıvır kıvır sarı saçlı, pembe yanaklı güzel bir çocuğun böyle bir sorusuna muhatap olup da mutlu olmamak mümkün mü?
O anı hiç unutamam. At üzerinde gülümseyen Devrim, mutluluğun tecessüm etmiş şekliydi.
Mutluluk konusunu 10 Aralık Çarşamba akşamı Tarabya’daki Hâkim Evi’nde çok mutlu geçmiş üniversite yıllarımı anımsayarak, bir kez daha düşündüm.
O gece, dostları, meslektaşları, bir kısmı artık hoca olan öğrencilerinin, sekseninci yaşı vesilesiyle hazırladıkları, “Rona Aybay’a Armağan” kitabı vesilesiyle toplanmıştık.
O geceye hangi kontenjandan çağrılı olduğumu tam olarak söylemeyeceğim. Rona Hoca’nın öğrencisi mi, yoksa arkadaşı mı?
Her ikisi de olabilirdi, çünkü üniversite yıllarımda asistan olan Rona Aybay, ağabeyi merhum Aydın Aybay gibi “bizden biri” idi.

***

İlkokuldaki öğrenciye sormuşlar:
-Öğretmen kimdir?Afacan hemen yanıtlamış:
-Eskiden bizim taraftayken; karşıya geçmiş olan dönek!
Üniversite asistanları ise bu öğrenci -öğretmen konumlanmasında tam arada yer alıp, bir tür aktarma kayışı görevini üstlenirler.
Onlar ne o yandadırlar, ne de bu yanda, daha doğrusu hem o yandadırlar, hem de bu yanda.
Üniversitede kimlerden ders aldığımızı her sorduklarında yalnızca doçent ve profesörleri değil, aynı zamanda asistanları da saymamın nedeni işte budur.
Hatta hocaları derslerimize girenlerle sınırlı tuttuğum halde asistanlar arasında böyle bir ayırım yapmam.
Zaten onlarla alışveriş alanlarımız dershane ile sınırlı değildi ki.
Çarşamba günkü toplantıda Rona Aybay’ın ODTÜ’deki öğrencilerinden mühendis Fazlı Can, ondan öğrendiklerini tüm anlattıkları ve anlatmadıkları olarak niteliyordu.
Gerçekten de, öğrencilik yıllarımın Rona Aybay benzeri asistan hocalarının, kâh üniversite koridorlarında, kâh odalarında, kâh masa başında öğrendiklerimiz yalnız anlattıklarından değil, ama aynı zamanda anlatmadıklarından da oluşuyordu. 

***

Yalnız öğrencilik yıllarımızı değil, tüm yaşantımızı etkileyip zenginleştiren bu “bizden biri” payesini kazananlar kimlerdi?
Düşünce yapısı bize yakın olanlar desem tam açıklığa kavuşmuyor.
Öyle ya, daha düşünce yapımızın oluşum aşamasında olduğu yıllarda, nasıl saptayacaktık kimin bize yakın, kimin uzak olduğunu?
Kaldı ki, şimdi kimilerini unutup da mahcup olmaktan korktuğumdan hepsinin teker teker adını sıralamaktan kaçınacağım kişiler arasında yer alan Hüseyin Hatemi ile de bakış açılarımız çok farklı olmasına rağmen, aynı yakın ilişkiyi yaşamıştık.
“O zaman başka bir ölçüt olmalı” derken, bu kişilerin ortak noktasını buldum.
Bizden olanların hepsi de özgür düşünce-den yana olan, bizi düşünmede ve ifadede özgür bırakan dostlarımızdı.
Onlar kendileri de, kalıplaşmış, buyurgan görüşlerin dışında, özgürlüğü savunuyorlardı.
Rona Aybay’ı ve onun gibileri “bizden biri” yapan buydu işte.
Zaten üniversitenin asıl gayesi de bu orta-mı yaratmak değil miydi?
10 Aralık gecesi bütün bunları düşünürken aynı zamanda neden mutlu bir üniversite yaşantımız olduğunun da yanıtı çıkıyordu ortaya.
Rona Aybay, bize bunu sağlayanlardan biriydi. Bunu sağlayan düşünce özgürlüğünü ömrü boyu, bedeller ödeyerek savunmuş olan hocam dostuma, teşekkür ediyor, daha uzun ve üretici, yıllar sürecek bir yaşam diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları