Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Osmanlı’dan Çok ‘Osmanlıcı’

11 Aralık 2014 Perşembe

İpe sapa gelmez zorunlu Osmanlıca dersi tartışmasında düşülebilecek en büyük yanlış, “Osmanlıcı”ya kızıp Osmanlı’ya sövmek olsa gerek.
Osmanlı’dan çok Osmanlı yandaşı olan “Osmanlıcı”nın amacı aslında Osmanlı ile ilgilenmek değil.
Onun derdi Osmanlı değil, laik Cumhuriyet.
Cumhuriyet ile hesaplaşmak için Osmanlı’nın kanadı altına sığınmaya çalışıyor o.
Aslında laik Cumhuriyeti içine sindiremeyen
o kafa Osmanlı’ya da doğru ve iyi bakmıyor, Osmanlı’nın İlber Ortaylı’nın deyişiyle “İmparatorluğun en uzun yüz yılı”nı kavrayamıyor.
Oysa biz Osmanlı’yı iyi kavramak zorundayız. Çünkü Osmanlı bizim geçmişimiz.
En uzun yüzyılında artık iktidarın dizginlerinin hanedanın elinden çıkıp bürokrasinin denetimine geçtiği bu geçmişi iyi anlamazsak, ne bugünümüzü kavrar ne de yarınlarımızı oluşturabiliriz.
Osmanlı’ya, artık en uzun yüzyılında kendisinde kalmamış vasıfları izafe ederek, tarihte olmamış bir ihtişamın aptal böbürlenmesine düşmek ne kadar hatalıysa, kendisine ulema diyen kimilerine bakarak, Mithat Paşa’larıyla Tevfik Fikret’leriyle tüm geçmişimizi gerici olarak nitelemek de aynı derecede abestir.

***

Osmanlı daha en şaşaalı döneminde üstünlüğü, büyük keşifler ve icatları Reformu, Rönesansı yaşamış Batı’ya kaptırmasının sonucunda artık varlığını emperyalizmin
lütfuna borçlu hale düşünce, son yüzyılında sürekli bu durumdan kurtulmanın, modernleş-menin hamleleri içine girmiştir.
Saray da farkındaydı geri kalmışlık gerçeğinin, iktidarın dizginlerini elinde tutan bürokrasi de, sayıları az olan ve arkalarında üretici burjuvazi olmayan aydınlar da.
Azgelişmişliğin yazgı değil, sebep sonuç ilişkisinin sonucu olduğunu Osmanlı da anlamış, bu durumun üstesinden gelip çağa uyak uydurma gerekliliğini kavramış, birbirini izleyen reformlarla, azgelişmişlik çemberini kırmanın girişimini Cumhuriyetten önce Osmanlı başlatmıştır.
Bu çabaları, niteliklerini, Osmanlı döneminde yaşadığımız olayların içyüzlerini bilmeden Cumhuriyete geçişi göremeyiz, Cumhuriyeti de, Mustafa Kemal’i de anlayamaz, ulus devleti keyfi bir tercih, laikliği buyurgan bir fantezi olarak niteleyenlerin yaptığı yanlışı yaparız.
Osmanlı’nın modernleşme çabalarının vardığı noktayı belirleyen tek etkenin Osmanlı toplumunun yöneticileri olduğu yanılgısına da düşmeden bakmalıyız geçmişimize.

***

Evet, hatasıyla sevabıyla o geçmiş bizimdir, bugünkü bizi biz yapan o geçmiştir.
Onun yanlışlarından ders alarak, özverilerine yenilerini katarak ve zaferleriyle sevinerek bugünlere geldik.
Tarihe doğru baktığımızda, Mithat Paşa’nın kişiliğinde, eserlerinde Cumhuriyeti müjdeleyen kıvılcımları görmemek; Cumhuriyete giden yolu anlatırken, Meşrutiyet’in bu yılmaz mücahidini anmamak mümkün mü?
Nihayet hangimiz inkâr edebiliriz Cumhuriyetin kurucusu, modernleşmenin en başarılı önderi, laikliğin banisi Mustafa Kemal’in Osmanlı’nın okullarında yetişmiş, cephelerinde pişmiş, kentlerinin havasında olgunlaşmış bir Osmanlı paşası olduğunu?
Osmanlı’nın çağdaşlaşma çabalarının da ürünü değil midir Cumhuriyet?
Meselemiz Osmanlı değil, Osmanlı’nın kanatları altına sığınıp laik Cumhuriyete saldıran “Osmanlıcı”.
O Osmanlıcı ki, Osmanlı’dan daha çok Osmanlı yandaşı görünür, avantası için geleceği ipotek altına atmaya çalışır.
2006’da kaybettiğimiz Ertuğrul Osman Bey, 1912’de sarayda doğmuş son Osmanlı şehzadesiydi.
Bakınız kendisi Atatürk, laik Cumhuriyet, saltanat, hilafet konusunda neler diyor:
-Ben dahil bütün Türkler Atatürk’e borçluyuz. O olmasaydı Allah bilir ne olurdu. Cumhuriyeti ilan etti, iyi etti... Gençler laikliğe ve vatanın bütünlüğüne sahip çıksınlar. Padişahlık, monarşi, hilafet, şeriat geride kalmıştır.
II. Abdülhamid’in torunu şehzade Mehmet Burhanettin Efendi’nin oğlu, Osmanlı’nın hası böyle diyor.
Peki, sen ne diyorsun, Osmanlı’dan çok “Osmanlıcı”?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları