Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ne Seçimi?

08 Ağustos 2014 Cuma

Çocukluğumun, genellikle anneannem tarafından anlatılan masallarının sonunda cezalandırılacak kötülere yönelik şu soru yer alırdı:
- Kırk katır mı, kırk satır mı?
Şimdi artık masalların içeriği, anlatılma şekli değişti, küçüklere masallar yerlerini bilgisayar oyunlarına bıraktı. Büyüklere masallar revaçta, ki onları da anneanneler anlatmıyor. Ama şu sırada anlatılmakta olan masalların kimilerinde de, anneannemin masallarındaki ikilemin benzerleriyle karşılaşıyoruz.
Pazar günü yapılacak Çankaya seçiminde üç aday yarışacak. Bunlardan Demirtaş’ın çok dikkate değer kampanyasına karşın, eğer olacak olursa ikinci tura kalma şansı bulunmadığından çekişmenin iki aday arasında geçeceği, bunların ikisinin de tutucu adaylar oldukları dikkate alınırsa, tutucu olmayan seçmenin de kendisini “kırk katır mı, kırk satır mı?” ikilemi karşısında hissetmesi ilk bakışta pek yanlış değil.
Çünkü o seçmen, iki tutucu arasında tercih yapmak durumunda kalmak istemiyor.
Evet Çankaya için iki tutucu yarışıyor. Bunlardan biri despot tutucu, öbürü ise sosyal demokrasiye çok uzak bile olsa, klasik parlamenter demokrasiye saygı göstereceğini vaat eden demokrat tutucu.
Bunlardan ikisinden birini mutlaka seçmek zorundayız.
İkisini de seçmesek bile, birinden biri mutlaka çıkacak Çankaya’ya.

***

Yani, karşımızdaki adaylara bakıp “ikisini de istemiyorum”, demek için artık geç.
Gönül rahatlığıyla istenen birinin bulunmadığı bu durumda, ikilemden kurtularak karar vermenin yöntemi, galiba en istenmeyeni saptamak.
İstediğinizi saptayamayınca en istemediğinize karar vererek, sonuca ulaşmak kaçınılmaz.
Başka bir deyişle şahsen ben bu seçimde, ne istediğime değil, ne istemediğime karar vereceğim. Bir kere bu kararı verdikten sonra da gereğini yapacağım, yani en istemediğimin karşısındaki en güçlü adaya oyumu atacağım. “Devletin bütün erklerini elimde toplayacağım, yasamayı da, yürütmeyi de, yargıyı da ben saptayıp ben demir yumrukla yöneteceğim” diye açık açık söyleyen özgürlükleri tanımayan, ırkçılığa prim açan, dini siyasete iyice bulaştıran, ticaret metaı haline sokan, dinsel teröre göz yuman ile yine tutucu olan, ama kuvvetler ayrılığı ilkesine saygı göstereceğini, özgürlükleri çiğnemeyi politik düstur olarak kabul etmediğini söyleyen, dinsel teröre göz yummanın bütün bölge ve Türkiye için arz ettiği tehlikelerin farkında olan, terbiye sınırları içinde kalan, çok renklilikten hoşlanmasa bile, ona tahammül etmeyi seçen iki aday arasında seçim yapmak durumundayız.
Yani despot tutucu ile liberal tutucu arasında bir seçim zorunlu.

***

Biliyorum, sandık başına gidecek olan tutucu olmayan seçmenin gerçek bir seçim hakkı yok.
Adaylar daha önce belirlenmiş.
Adaylardan despot olanı tek başına kendi kendine karar verdiğine göre, onun herhangi bir şekilde, birine danışmasını beklemek, abes olurdu.
Despotun kendisini aday gösterirken, danışmasını beklemek ne kadar abes ise despota ve despotizme karşı “çatı adayı” olarak gösterilenin kimseye danışmadan saptanması da o kadar abes olmuştur.
Belki de bizleri bu ikilemin içine itenler de aslında sandığımız kadar ilerici olmadıklarından böyle davranmışlardır.
Bundan kim sorumlu ise onunla veya onlarla daha sonra hesaplaşmak en doğru yoldur.
Ama bilmem ki, bu hesaplaşmanın en doğru yolu, despot tutucuya Çankaya yolunu açacak davranışı benimsemek midir?
Birbiriyle hem çok ilgili, ama aynı zamanda birbirinden ayrı ele alınması gereken iki sorunla karşı karşıyayız.
Ve aynı zamanda, neyi istediğimizi değil, neyi istemediğimizi belirleyecek olan, negatif, pasif bir seçimi yapmak zorundayız.
Bu kadar sözden sonra, oyumun adayların hangisine olduğunu açıklamaktan ise artık okura saygısızlık olarak algılanacağını düşünerek, kaçınıyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları