Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Nasıl Görünüyor? - 1

14 Kasım 2014 Cuma

PARİS - Bir zamanlar Erdoğan’ın “ılımlı İslam”ı bütün dünyada modeldi. Şimdi ise, ülkemizi yakından tanıyan Paris’te yayımlanan Liberation gazetesinin yazarlarından, aynı zamanda Türkiye hakkında yayımlanmış bir de kitabı olan Marc Semo’nun deyimiyle, artık bir “anti - model” olmuştur.
O noktadan buraya nasıl gelindi?
Türkiye’deki gelişmeler dışarıdaki uzmanlarca nasıl görülüyor?
Bu sorulara Marc Semo’nun yanıtlarını içeren geniş söyleşiyi satırbaşlarıyla yansıtmaya çalışacağım.
Evet söz Marc Semo’da:

***

Montesquieu’nün çok ünlü bir sözü vardır. ‘İktidar yozlaştırır; mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır’ der. Erdoğan partisini ve onun aracılığı ile bir tek, bir ölçüde Anayasa Mahkemesi dışında her şeyi, her kurumu çok yakından denetliyor. Bu kadar büyük yetkilere sahip olunca, Erdoğan neden böyle diye kızmak anlamsız, bu kadar büyük yetki kaçınılmaz olarak bu sonucu doğuracaktı.
O zaten yetişmesinde etkili olan koşulların sonucu, doğal olarak demokrat değildi.
Şimdi diyeceksiniz ki, ‘ama bir zamanlar demokrat olarak görüyordunuz, şimdi ne oldu?’
Hemen belirteyim, kimsenin niyetini okumaya kalkmamak gerek. Ama Erdoğan iktidara gelince bir dizi reform yapıldı. Bunların bir bölümü, daha Ecevit zamanında gerçekleşmişti. İdam cezasının kaldırılması, IMF’nin önerdiği ekonomik reformların yaşama geçmesi gibi. Ordunun vesayetinin tasfiye edilmesi, yargı reformu gibi reformlar bunlara eklendi. Bu reformlar, eski Cumhuriyetçi devletin otoriter yapısını ortadan kaldırmaya yönelikti.

***

Ancak bugün Türkiye 20 yıl öncesine göre daha demokratik olabilir, ama sekiz yıl öncesine göre dah az demokratik.
Eskiden Erdoğan bir model olarak görülüp gösteriliyordu, şimdi ise değil, hatta tam tersine bir ‘anti-model.’
Büyük dönüm noktası ise Gezi olayları oldu.
Ancak bu noktaya varılmasında Avrupa’nın da büyük sorumluluğu vardır.
Bu sorumluluk iki noktada yoğunlaşır. Birincisi Avrupa makul bir sürede Türkiye’ye üyelik yolunu açmalıyken açmadı. Burada birinci derecede sorumlu olanlar Fransa ve Almanya’dır. Bu durumda kamuoyu Avrupa hedefinden uzaklaştı. Erdoğan da, tıpkı geçmişte Abdülhamitin yaptığı gibi, Batı’da sorun çıkınca Doğu’ya döndü.
Avrupa’nın sorumluluğunu doğuran ikinci husus, Türkiye olayının özelliğini iyi kavrayamamış olmasıdır. Bütün bu gelişmeler Kopenhag kriterleri falan hep Avrupa’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ertesinde meydana geldi. Bu dönemde Avrupa’da egemen olan görüş şuydu: Devletin reforme edilmesi iyidir. Sivil toplum devletten daha iyidir ve demokrasiyi getirir.
Oysa evet Türkiye’de çok gelişmiş demokratik bir sivil toplum vardı ama azınlıktaydı, çoğunluk ise muhafazakâr. Ve böylelikle Türkiye bugün sekiz yıl öncesine oranla daha az demokratik.

***

Bir zamanlar haklı ya da haksız model olan Erdoğan’ın imajı artık Türkiye açısından bir dezavantaj.
Erdoğan kimi savlarında haklı olabilir ama güvenilirliğini yitirdiği için kimse söylediklerine kulak asmıyor. Bu itibar yitirme olayı Berlin’de de, Paris’te de, Londra’da da, Washington’da da geçerli.
Böylelikle Avrupa içinde yer alması gereken Türkiye, Ortadoğu’ya çekildi.

Bunda yukarıda da belirttiğim gibi, Avrupa’nın büyük sorumluluğu var.
Evet Erdoğan artık bir otoriterdir. Ama Türkiye’nin büyük dramı olan husus da, birçok kusuru olmasına karşın, ondan başka kimse yok. Alternatifsiz.
Bu arada belirtmek zorundayım ki, bütün dünyada yıldızı yükselen ülkelerde otoriter liderler egemen.
Bu arada, Erdoğan’ın kimi zaman savları haklı da olsa dinlenmediğinin bir örneği de Suriye politikası. Bir zamanlar Fransa da, Türkiye ile aynı doğrultuda bir politika güdüyordu. Fransa’nın tavrı Erdoğan’dan farklı değildi.”
YARIN: Ortadoğu, Bölgesel Güç, Terör Tehlikesi ve Kürt Sorunu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları