Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Meydanlar, Parklar...

21 Temmuz 2013 Pazar

Sevgili,
10 Temmuz Çarşamba annemin yaşayamadığı ilk doğum günüydü.
Doğan kalmamış, doğum günü var, ne tuhaf!
Annemin annemsiz ilk doğum gününün gecesini, Etiler’deki Sanatçılar Parkı’nda geçirdim, kimi yakınlarım, tanıdıklarım, okul arkadaşlarımla birlikte, bir söyleşide...
Doğru dürüst meydanı olmayan Etiler’deki Sanatçılar Parkı’nı çok beğendim.
Kaç göç dolayısıyla bizim kentlerimizde yaşam içe kapanık geçti yüzyıllar boyunca.
Canım Muğla’nın Saburhane kentinde
İlhan ve Handan Selçuk’un evlerinin içe kapanıklığını görünce, ne kadar şaşırmıştım.
Eski kentlerimizin, kasabalarımızın meydanları bile bu yüzden fazla gelişmemiştir. Meydanlar daha ziyade, yabancı işidir. Meydanda dolaşmak anlamına kullanılan,
“piyasa yapmak” deyimi de İtalyanca meydan karşılığı olan “piazza”dan gelir.
Meydanlar kentlerin kalplerinin attıkları yerlerdir. Ama kaç göçlü yaşamımız dolayısıyla, bizde gelişmemişlerdir. Gelişmiş olanlar da her nedense,
“imar hamleleri!”ne kurban edilmişlerdir.
Çocukluğumun canım Beyazıt Meydanı,
Adnan Menderes’in hışmına uğradı, bir daha da iflah olmadı.
Taksim Meydanı’nın düzenlenmesi şarttı ama onun da akıbeti
“yayaya açıyoruz” diye insansızlaştırılmak olmamalıydı...
Artık siyasi tartışmanın odağına oturmuş olan meydan bitince ortaya çıkacak
“ucube”yi hep birlikte göreceğiz.

\n

***

\n

Kentlerde yaşam gelişip yerleşim surlar dışına taşmaya başladığı zaman parklar ortaya çıkmıştır. Sur içinde, meydana var ama parka yer yoktu.
Modern kentlerin ilk parkları, eski saray bahçeleri olmuştur ki, bunların İstanbul’daki en görkemli ikisi Gülhane Parkı ile Yıldız Parkı’dır.
Osmanlı’da park kavramından önce gelen ise mesire yeridir.
Modern kentlerin onsuz olmazı parklar, betonlaşmanın tesellisi gibi durur ve her büyük kentin mutlaka görkemli bir parkı olur.
Paris’in, Londra’nın, Roma’nın, Berlin’in, New York’un parklarının yanında İstanbul’un parkları pek sönük ve kimi şenlik dönemleri dışında pek tenha kalır.
Yıllarca Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nın tenhalığı karşısında hayrete düşmüşümdür.
2013 ilkyazı ile birlikte, bütün İstanbul’un, dahası bütün Türkiye’nin, hatta diyebiliriz ki, dünyanın kalbi bir süreliğine, Taksim’in küçük Gezi Parkı’nda attı.
Yepyeni bir havanın estiği, yepyeni barışçıl, şiddeti dışlayan direniş türünün filizlendiği Gezi Parkı olayları bir şarapnel etkisi yaptı ve birden parklar yeni bir uyanışın, yeni bir demokrasi isteminin odakları haline geldiler.
Etiler Sanatçılar Parkı onlardan biri.

\n

***

\n

İstanbul’un kimi parkları, değişik konuların tartışıldığı forumlara dönüştüler. Forum sözcüğü de zaten Roma’da kamuya açık tartışmaların yapıldığı alanlardan geliyor. 21 yüzyılda, parklarımız, sözcüğün tam anlamıyla, forumlara dönüşüyor.
Komşuluk ilişkilerinin tarihe gömüldüğü günümüz apartman İstanbul’unda parklar yeni sosyalleşme alanları haline geldiler. 10 Temmuz 2013 Çarşamba akşamının, eski İstanbulluların limonata gibi tabir ettikleri titretip üşütmeyip yalnızca serinleten gecesinde, Sanatçılar Parkı’nın amfitiyatrosu çevresinde söyleşiler oldu, yepyeni bir diyalog ortamı oluşturan antikapitalist Müslümanlardan arkadaşlarla yeryüzü sofrası iftarı duyurusu yapıldı, konular tartışıldı.
İnsanın gittikçe bireyselleştiği bir dönemde, parklarımız yeni sosyalleşme alanlarına, forumlara dönüşüyor.
Geleceğin, demokrasisinin temelleri bu alanlarda atılıyor.
Bireyin birey olarak topluca
özgürleşeceği geleceğin demokrasisi bu parklardan, bu forumlardan doğacak belki de...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları