Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kimse Kendini Kandırmasın!

23 Eylül 2014 Salı

İskoçya’da geçen perşembe yapılan bağımsızlık referendumu, İskoçların yüzde 35’e karşı yüzde 55 ile Birleşik Krallık’a bağlı kalma kararıyla sonuçlandı.
Olay, yalnız İşkoçya’yı değil, etnik kimlik sorunlarıyla uğraşan Türkiye dahil birçok ülkeyi yakından ilgilendirdiği için üzerinde durmaya değer.
İskoçya’da sorun şimdilik çözülürken İspanya’da Katalanların istedikleri 9 Kasım bağımsızlık referandumu dolayısıyla bütün haşmetiyle gündemdeki yerini koruyor.
Başka örneklerinde de görülebileceği gibi her iki olayda da istek bağımsızlıktır.
Her iki olayda da etnik istemlerle ortaya çıkan İskoçlarla Katalanlar anadillerini konuşma hakkına, bölgesel özerkliğe ve yerel parlamentolarına sahipler.
Yani bütün etnik talepler yerine getirilmiş, geride bir tek bağımsızlık kalmıştır.
Ama her iki olayda da görüldüğü gibi dil ve etnik kimlikle ilgili bütün istemler yerine getirildikten, özerk yönetimler tüm kurumlarıyla çalıştırılmaya başlandıktan sonra da sorun çözülmemiş, istekler sürmüş, ayrılık yine de gündeme oturmuştur.
Pazar günü gazetemizin iki değerli yazarı, iki aziz dostum, Mine Kırıkkanat ile Nilgün Cerrahoğlu köşelerini bu konuya ayırmışlardı.
Mine Kırıkkanat, ayrılıkçılık eğilimlerinin alıp başını gittiği, günümüz dünyasnın dört nala bir derebeylik ortamına doğru sürüklendiğini yazarken Nilgün Cerrahoğlu da “Bu eğilimler bir virüs gibi bir kere yer etti mi atılamıyor. Tedavisi yok, bilinmiyor” diyor.

***

Bu gözlemlerden hareketle etnik kimlik talepleriyle ilgili sorunların evrensel kurallarına saptamaya, çalışıp bunları şöyle sıralayabiliriz.
- Etnik talepler günümüz dünyasında, gittikçe yaygınlaşan eğilimlerdir.
- Masum dil özgürlüğü ve etnik kimliğe saygı istemleriyle başlayan bu eğilimler, taleplerin karşılanmasından sonra da illa bitmemekte, sürmekte, ayrılık istemi olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
- Mikro milliyetçilik hareketleri, etki-tepki kuralı gereği, bir milliyetçiliğin bir diğerini azdırması şeklinde, zincirleme bir reaksiyona yol açmaktadırlar.
- Bu hareketler rasyonal değillerdir, duygusal davranışlar toplum psikolojisinin etkileri politikaların oluşmasında baş etken olma konumundadırlar.
- Bu gibi sorunlarla karşılaşıldığında, onların üzerine etnisite bazında politikalar üreterek gitmeye çalışmak, kaçınılmaz olarak ayrılıkla bitecek süreci getirecektir.
- Ekonomik koşulların etnik istemlerle birebir bağlantısı yoktur.
Ekonomik durumu kötü toplumların, ekonomik koşullarının düzeltilmesi etnik istemlerin kendiliğinden son bulmalarını sağlamaz. Belçika’daki Valon–Flaman çekişmesinde bu olgu bütün açıklığıyla görülmüştür. Ekonomik ve sosyal olarak daha geri olan Flamanlardaki ayrılıkçı eğlimler, bu alandaki koşullarının düzelmesiyle azalmamış, artmıştır.

***

Hatta kimi ahvalde, ekonomik durumu iyi olan topluluk, salt zenginliğini paylaşmamak için ayrılıkçı istemlerde bulunmaktadır. Son İskoçya olayında, bu durumun bir ölçüde etkisi vardır.
- Tito Yugoslavyası örneğinin gösterdiği bir gerçek de etnik tabanlı federasyonların yaşama şanslarının fazla olmadığıdır.
Bütün bu gerçekler, etnik istemlerin ortaya çıkmaları halinde bunları, ayrılığa meydan vermeden yatıştıracak genel bir tedavi yönteminin olmadığını gösteriyor.
Tabii bu demek değildir ki “aman sonu ayrılıkla biter” diyerek insanların etnik kimliklerine saygı gösterilmesi, anadillerinde eğitim görmeleri gibi talepleri baştan geri çevirmek gerekir.
Bu da bir çözüm değildir ve bu da toplumu yine kaçınılmaz bir ayrılığa olduğu kadar demokrasi yokluğu ve insanlık suçu uçurumlarına götürebilir.
Nilgün Cerrahoğlu’nun da dediği gibi genel bir tedavi yöntemi yok. Her olay kendi bütünü ve özellikleri içinde ele alınıp incelenmek durumundadır.
Ama bunu yaparken kimse kendini aldatmasın, boş hayallere kapılmasın ve bu irrasyonel durumun genel bir tedavisi var sanmasın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları