Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kim kazanmadı?

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Çocukluğumun ilk yıllarında, en merak ettiğim kişi, anneannemin dilinden düşürmediği bizim ünlü “ismi var, cismi yok kalfa” idi.
Ne zaman ek bir iş, bir angarya çıksa anneannem hemen çareyi bulurdu:
- Aaa çok kolay! Hemen söylerim, ismi var cismi yok kalfaya yapıverir.
İsmi var cismi yok kalfa hayatı kolaylaştırır, her işe koşardı ama onu bir türlü görmez, göremezdim.
Yıllar geçti, büyüdüm, yaşlandım, o görünmez büyülü kalfanın yerini “ismi var cismi yok” demokrasimiz aldı.
Bir haftadır, ülkenin dört bir yanında, sokaklarda, alanlarda, naralar, dualar, şarkılar, taşkınlıklar, saldırılarla demokrasi nöbeti tutuyoruz. Gazetelerimiz, televizyon kanallarımız “15 Temmuz gecesinde demokrasi kazandı” diyorlar.
Her yerde demokrasi güzellemesi gırla gidiyor.
Darbeye arka çıkıyor görünmek korkusuyla da kimse soramıyor:
- Hangi demokrasi?
Anlaşılan, bizim ismi var cismi yok kalfa gibi bir tevatür demokrasimiz de.
Fethullahçı Terör Örgütü olarak nitelenen cemaatin devlet içine sızmış üyeleri de demokrasiye kast etmekten yargılanacaklar.
Hani, gözlemimi değil, özlemimi dillendirdiğimi sanmalarından korkmasam uyaracağım:
- Sakın bu gerekçeyle dava açmayın! Yakayı sıyırıverirler.

***

Gerçekten de Türkiye’de 15 Temmuz gecesi demokrasi var olmalıydı ki, ona kastedilebilsin.
15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’de hangi demokrasi vardı?
Yürürlükte olan rejim anayasa ile uyum halinde miydi?
Temel hak ve özgürlükler güvence altında mıydı?
Güçler ayrılığı ilkesine uyuluyor ve bağımsız, adil yargının kurumsal güvenceleri oluşturuluyor muydu?
Basın özgürlüğü mü vardı?
Milli iradenin özgürce tecelli etmesinin güvencesi bağımsız yargı işliyor muydu?
Bu durumda olmayan demokrasiye kast etmek, ölüyü öldürmeye teşebbüs etmek kabilinden bir işlenemez suç değil miydi?
Evet, 15 Temmuz gecesi TSK içindeki güçlerin darbecilerle işbirliğini reddetmesi, halkın menfur girişime direnmesiyle, beterin de beteri önlenmişti.
Ama içinde bulunduğumuz durumda hangi izan sahibi “demokrasi kazandı” diyebilirdi?
“Hiç değilse devlet, onu tarumar etmek için yıllardır, sinsice en kritik yerlere sızanların elinden kurtarıldı” diyebilir miyiz?
Şu anda devletin bütün kritik noktalarına girilmiş, bütün tersaneleri zapt edilmiş, ordusu etkisizleştirilmiş, yargısı işgal edilmiş, Milli Eğitimi ifsad edilmiş bir durumda ise, durumun düzeldiğinden bahsedebilmemiz için, bu duruma işgalcilerle işbirliği yaparak, methaldar olanların da temizlenmesi gerekmez mi?
Fethullahçı Terör Örgütü’nün dileklerini “Şimdiye kadar ne istediler de vermedik” diyecek kadar yerine getirenler kimlerdi ?
Gülenciler ile el ele “Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık aynı yağmurda” şarkısını kimler söylüyordu ?

***

Durumun bu hale gelmesinde birinci derecede dahli olanların devletteki egemenlikleri, sınır tanımaz yetkilerle donatılmış olarak daha da mutlaklaşıyor.
Şimdi beklenen, bunların, yol açtıkları bu durumu düzeltmeleridir.
Olaya somut bir örnekle bakalım:
Darbe girişiminden sonra hakkında işlem yapılan çok sayıda yargı mensubundan biri de, Yargıtay’ın ünlü 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul’dur.
Balyoz ve Askeri Casusluk davalarının cemaat yargıçları tarafından verilen hukuksuz mahkûmiyet kararlarını onaylayan 9. Ceza Dairesi’nin 12 Eylül 2010 referandumundan sonra, istenen kararların çıkması için, bu iktidar tarafından özel olarak oluşturulduğu herkesçe bilinmektedir.
Bu durumda hâlâ çıkıp yüzü kızarmadan “demokrasi kazandı” diyebilecek olan var mı?
Biz yine sözü Ziya Paşa’ya bırakalım:
“Eyvah bu baçizede bizler yine yandık
Zira ki ziyan ortada bilmem ne kazandık?”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları