İstanbul'un Taşı Toprağı

12 Mayıs 2011 Perşembe
\n\n\n

İstanbulun taşı toprağı altındeyimi Osmanlıdan kalma. Osmanlıda mülk iki bölümden oluşuyordu: Dersaadet ve de gerisi.

\n

Osmanlıda önce, sarayın bulunduğu payitahtın gereksinimleri karşılanırdı. Gerisi daha sonra düşünülürdü. 1453ten sonra başkent olan İstanbul, bolluğunun simgesiydi ve İstanbulun taşı toprağı altındenir, herkes kapağı buraya atmaya çalışırdı; ama her ipini koparan da İstanbula gelemezdi.

\n

Bu fikrin günümüze kadar sürdüğünü, Tayyip Erdoğanın belediye başkanlığı sırasında, İstanbula pasaportla gelme görüşünü savunduğunu anımsatalım.

\n

Demokrasi döneminde ayak kokulu popülizm güya elitizme karşı çıkarak, İstanbulu küçümsemeye, horlamaya, başladı. Bizans Dükalığıteşbihi, sonradan aile boyu liboşluğunu bozkırın emrine sunacak olanlar tarafından icat edilmiş, ne Türkiye gerçeğiyle ne de sol düşünceyle bağdaşan bir saçmalıktır.

\n

Ama Türkiyenin en büyük üretim merkezini horlamak, küçümsemek ve değerlerini yağmalamak artık, makbul davranış olmaya başlamıştı. Zaten İstanbul da fethin 500. yılından başlayarak Anadolunun işgaline açık konuma düşmüştü.

\n

İnsanların işgali ile birlikte artık sloganları da değişiyordu.

\n

***

\n

Her türlü kalleşliği, namertliği, dönekliği, üçkâğıtçılığı İstanbulluya yüklemekte beis görmeyen saf ve bâkir Anadolu çocukları, artık İstanbulun taşı toprağı altındiyerek kendilerine geçinecek bir iş bulmak yerine, İstanbulun taşı toprağı deniz, yağmalamayan domuzdiyerek, büyük açgözlülükle göçtükleri diyarı yağmalamak çabasına girmişlerdi.

\n

Zaten, İstanbulun fethinden beş yüzyıl sonra başlayan İstanbulun işgaliyle ekonominin yağma ve talana dayandırılması süreçleri at başı birlikte gitmekteydiler.

\n

Talana açılmış olan kentin suları, ormanları, kıyıları, yeşili, nefes alma sahaları, yaşam alanları acımasızca yağmalanıyor, İstanbul bir yandan İzmite, öbür taraftan Tekirdağa dayanan bir ur kente dönüşüyordu.

\n

Talan yağma ve avanta ekonomisinin yeni kaynağı İstanbul rantıydı.

\n

Sürdürülebilir bir kalkınmayı yurt düzeyine yayıp nimetleri elden geldiğince her yana eşit, her vatandaşa hakça bölüştürülmüş bir gelir dağılımını sağlamak yerine, varsılla yoksul arasında olduğu gibi, bölgeler arasında da büyük eşitsizlikler gösteren bir model benimseniyordu.

\n

Tayyip Erdoğanın çılgınprojesi kanalı da bu çerçeve içinde ele almak gerekir.

\n

Gerçekleşebilirliği ve faydası çok tartışmalı çılgınlığın(!)İstanbula odaklandırılmış olması, İstanbul rantını sömürme fikrinin bilinçaltına kadar yansıdığının kanıtıdır.

\n

***

\n

Başbakanın dün açıkladığı İstanbula biri Asya, öbürü Avrupa yakasında konumlandırılacak, birer milyonluk iki yeni şehir projesi de, Türkiyenin geri kalan bölgeleri için, hiçbir projesi olmayan, salt İstanbul rantını sömürmeye yönelik AKP ekonomi politikasının yeni bir örneğidir.

\n

Ne var ki, artık posası çıkmış olan İstanbulun yeni yağmalara daha ne kadar dayanabileceğini kestirmek güçtür.

\n

Kaldı ki, bu türlü bir ekonomik modelin, bölgesel dengesizlikleri arttıracağı, büyük sakıncalar yaratacağı, İstanbulu sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan olduğu kadar güvenlik bakımından da yaşanamaz bir yer haline getireceği açıktır.

\n

Dikkat edilirse, ülkenin geri kalan bölümü için herhangi bir proje üretmeyen AKP iktidarı, kenti her türlü yağmaya açarken yabancı ortakların imtiyazlı konumlarını sürdüreceğini de, proje bazında açıklamalarında belli etmektedir. Galataporttan tutunuz, Haydarpaşanın yağmasına kadar bütün projeler yerli yerinde durmakta, İstanbul en büyük rant paylaşım odağı olma konumunu sürdürmektedir.

\n

Her şey, Ferhan Şensoyun eserinin başlığını çağırıştırıyor:

\n

İstanbulu satıyorum...

\n

Bu dönem de bir süre sonra bitecek, yağma altında çöken İstanbul ölecektir.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları