Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

F. Gülen yerli üründür

06 Ekim 2016 Perşembe

Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, 15 Temmuz darbe girişimini, dünyaya anlatmak misyonunu yüklendi son günlerde.
Konumu gereği, girişiminin dünyada yankı yapması beklenir ama iktidarın uygulamaları ona ne derece yardımcı olur bilemem.
Mesut Bey, Hürriyet’ten Cansu Çambel ile yaptığı söyleşide ise global görevi olduğunu belirttiği Fethullah Gülen hakkında şunları söylemiş:
- Bana göre Gülen milli değil, uluslararası bir projedir. 170 ülkeye el atması kendisine verilen global görevin gereğidir.
Fethullah Gülen’in, dünyanın dört bir yanına dağılmış okulları, Mesut Yılmaz’ın yukarıda ileri sürdüğü görüşlerin birçok kişi ve çevre tarafından da paylaşılmasına neden olmakta, Fethullah Gülen - CIA ilişkileri uzunca bir süredir dillendirilmiş bulunmakta.
Dünyanın neresinde “ılımlı İslam” etiketli bir hareket baş gösterse, ABD’nin CIA aracılığıyla, bunlarla ilgilenip ilişkiye girmesi, Fethullah Gülen’in kendisine Pensilvanya’yı ikametgâh seçmesi ve nihayet cemaatin evrensel emelleri, Gülen Hareketi’nin uluslararası proje olduğu savını güçlendiriyor.

***

Gerçekten de, Washington’ın, bütün dünyada ve özellikle ülkemizdeki “ılmlı İslam” akımları ile içli dışlı ilişkileri yukarıdaki savı destekler niteliktedir.
2. Dünya Savaşı ertesinde, ABD, Truman Doktrini ile Türkiye’yi kendi etki alanı içine alırken dinci akımlarla da, özellikle komünizm ile mücadele dernekleri aracılığıyla yakın ilişkiye girmiştir. 40 yıl içinde bir cemaatten bir imparatorluğa dönüşmüş olan Fethullah Gülen Hareketi’nin de ABD’nin bu ilgi ve desteği dışında kalması beklenemezdi.
Ancak Gülen Hareketi’nin filizlenip boyatmasında Türkiye’deki iç siyasal ortamın ılımlı İslamın (ılımlı İslam yazılır, ama uyumlu İslam olarak okunur) elverişli yapısını da görmezden gelmemekte yarar var.
Başka bir deyişle, Türkiye’nin, Stalin’in 2. Dünya Savaşı öncesi ve ertesinde Ankara’ya ilettiği taleplerinin de tetiklediği iç dinamiklerin itisi olmasaydı, salt ABD’nin ilgi ve desteği ne özelde Fethullah Gülen Hareketi’nin ne de genelde “ılımlı İslam”ın bu kadar gelişmesini sağlayabilirdi.
İç dinamiğin, İslamcı akımları güçlendiren etkenlerinin başında, yapısı gereği tutucu Anadolu sermayesi ile mahcup laik İstanbul sermayesi gelmekte.
Bunların siyasal arenadaki yansımalarının başında ise, laikliğin önemini asla kavrayamamış, laik düzeni, laik eğitimi bir türlü özümseyememiş, başlangıçta dinci siyaseti, kendine dayanak olarak görürken zamanla kendisi siyasal İslamın dayanak asası haline düşmüş sağ partiler gelmektedir.
Laikliği kendi varlık nedeni olarak görmek ve bu ilkeye inanmakla birlikte, çeşitli nedenlerin etkisiyle, “daha dindar görünmek” zorunluluğunu duyan 1947 sonrası CHP’si ve onun türevi mahcup laik siyasi partiler de, laik siyasetin, politik alanda sesini yeterince yükseltememesine neden olmuştur.
Cumhuriyetin ve laikliğin önemini bir türlü kavrayamayan bir kısım yeminli Mustafa Kemal karşıtı “sol” da dinci hareketleri ideolojik destekleriyle meşrulaştırma yolunu tutmuşlardır.
Genelde başlangıçtaki ılımlı görünme kaygısından, süratle vazgeçen “ılımlı İslam” da, özelde Gülen Hareketi ile benzerleri de, iktidarı kimse adına değil, bütünüyle kendi için istemektedirler ve kendilerini var eden koşullar sürdükçe de var olacaklardır.
Ve herkesin görmesi gerekir ki, Gülen Hareketi’ne can veren koşullar hâlâ canlılıklarını korumaktadırlar, her türlü “ılımlı İslam” hareketi sürdükçe de, kendi içinden Gülen benzeri hareketleri doğurmaya adaydır.
Gülen Hareketi’yle ne ılımlı İslam, ne siyasal İslamı baston olarak görüp sonra da kendisi onun bastonu haline gelen anti-laik sağ, ne mahcup laikler, ne de baş hedefleri Cumhuriyetin kazanımları olan yeminli Mustafa Kemal karşıtı “sol!” mücadele edebilir. Bu ancak laik siyasetin başarabileceği bir iştir ve kabul de etmek gerekir ki, bu ortamda onların da işi çok zordur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları