‘Eyvah! Yine düşeceğim’

10 Şubat 2023 Cuma

Yine deprem, yine yıkım, ölüm, umarsızlık, becerisizlik, yolsuzluk, yoksulluk, yine aynı facia sahneleri...

Yine yıllar boyu tekrarlanıp durulmuş aynı yazılar, yine yıllardır kulak tıkanmış uyarılar.

Hiçbir şey değişmiyor. Böyle giderse de değişeceği yok. Durum aynı aşağıdaki Temel fıkrasındaki gibi. Fıkra şu: Temel yolda yürürken bir muz kabuğu görmüş ve telaşlanmış:

- Eyvah yine düşeceğim.

Aslında gülünecek bir yanı olmayan kan dondurucu bir fıkra. Ama gerçeği de öylesine veciz bir şekilde anlatıyor ki...

Gelecekte ne olacağını merak ediyorsanız, bu fıkraya bakın ve görün!

Yine düşeceğiz.

Tabii afetin, toplumsal felakete dönüşmesi yani toplumsal sonuçlarıyla deprem, siyasi bir olay. Kimse çıkıp da “Depremi siyasal bir olaya dönüştürmeyin” diye saçmalamasın.

Ürettiğinden çok üreyen yağma ve talan toplumlarında, depremin şiddetini cehalet katsayısıyla, yolsuzluk katsayısıyla, talan ve yağma kat sayılarıyla çarparak yıkımın derecesini bulabilirsiniz.

 Aynı büyüklükte iki deprem, yıkım olarak ayrı toplumlarda ayrı sonuçlar verdiğine göre, depremin siyasal bir olay olduğunu yadsımak mümkün değildir.

***

Temel’in ürettiğinden çok üreyen, yağma ve talan ekonomisinin egemen olduğu, yolsuzluğun kol gezdiği, devletin gücünün beşli çetelerin, tarikat ve cemaatlerin eline geçtiği ülkesinde siyasi koşullar değişmedikçe depremlerin yol açtığı yıkım da olduğu gibi sürecektir.

Temel koşullar değişmeyince, sonuçların da değişmeyeceğini muz kabuğunu görünce, onu yerden alıp, bir yere atmayacağını, hiç değilse üstüne basmamak üzere yolunu değiştirmeyeceğini bildiğinden kayıp düşmesi kader oluyor.

Ve toplum düştükçe düşüyor, düştükçe düşüyor...

Kimi uzmanlara göre, üst üste 7.7 ve 7.6’lık iki depremin, hemen hemen aynı yerde olması dolayısıyla şimdiye dek Türkiye’nin yaşadığı en büyük deprem felaketi olan son olay bir kere daha göstermiştir ki yağma ve talan ekonomilerinin egemen olduğu siyasi düzenlerde deprem ile mücadele olmaz. Deprem ile mücadele edebilmek için, önce bu yönde bir siyasal iradenin var olması gerekir. Durum böyle olunca depremin vurduğu bölgelerde olağanüstü hal ilan etmek hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü deprem ile mücadele konusunda siyasal irade yoktur.

Yaşadığımız son olaylar, düzenin deprem ile değil depremin sonuçlarıyla savaşanlarla mücadele iradelerinin olduğunu göstermiştir.

Öyle ya, iktidar deprem bölgesine gönderilen yardımların yerlerine ulaşması, arama kurtarma çalışmalarının koordine edilmesi, yardımların akması için sistemin organize edilmesi için çalışacak yerde, deprem bölgesine giden yardımların “Muhaliflerden geliyor” gerekçesiyle önlenmesine çalışılmıştır.

Arama kurtarma çalışmalarına yardımların akmasına katkıda bulunan sosyal medyaya yardımcı olmak yerine, “Eleştiriyorlar” gerekçesiyle sosyal medya haberleşme olanakları iktidar tarafından kısıtlanmıştır.

***

Düzensizliğin, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, zulmün, yağma ve talanın egemen olduğu bir düzenin, bunlarla mücadele edip ortadan kaldırmasını beklemek safdilliktir.

Bu koşullar ortadan kalkmadan deprem ile mücadele iradesi oluşturulamaz, deprem ile mücadele iradesi olmadan da deprem ile savaşılamaz.

Bakın Türkiye’ye şöyle bir. Her gün başka bir siyasal deprem yaşanıyor. Böyle bir ortamda, depremle etkin mücadelenin yolu sandıktan geçer.

Bugün işbaşında olan ve depremin büyüklüğünü kendi beceriksizlik, yolsuzluk yobazlık, avantacılık, yağmacılık katsayıları ile çarparak büyüten bu iktidar, depremi seçimden kaçmanın bahanesi olarak kullanmaya çalışacaktır. Uyanık olmak gerek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları