Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Diktayı Ne Getirir?

07 Şubat 2015 Cumartesi

 “Cumhuriyetin kurumları, ulusun bağımsızlığı, toprak bütünlüğü veya uluslararası yükümlülüklerinin yerine getirilmesi acil ve çok ciddi bir tehditle karşılaştığında anayasal kamu iktidarının düzenli çalışması kesintiye uğradığında cumhurbaşkanı, başbakan, meclislerin başkanları ve anayasa mahkemesi başkanı ile istişare ettikten sonra, durumun gerektirdiği önlemleri alır...”
Fransa’ya yarı başkanlık sistemini getiren 1958 tarihli Beşinci Cumhuriyet Anayasası’nın ünlü 16. maddesinden alındı yukarıdaki satırlar.
Cumhurbaşkanına olağanüstü koşullarda, sınırlama yapmaksızın, bütün önlemleri alma yetkisi veren bu madde için, ünlü Anayasa Profesörü ve Siyaset Bilimci Maurice Duverger, o zamanlar “bir diktatörün düşleyebileceği tüm yetkiler” tanımını kullanmıştı.
Ama bu maddeye karşın, General De Gaulle’ün bedenine göre biçilmiş denen Beşinci Cumhuriyet’in, yarı başkanlık sistemini kuran anayasası Fransa’ya dikta getirmedi.
Başkanlık sistemi illa diktayı çağırmayacağını belirtme çabam, “Biri çıkıp da ‘Başkanlık sistemi dikta getirir’ dediğinde gırtlaklamak istiyorum” diyen Anayasa Hukuku Profesörü TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun hışmına uğrayıp gırtlaklanmaktan korktuğumdan değil.
İşin o yanına Emre Kongar Hoca, kendine has ustalığıyla, dünkü yazısıyla gayet güzel dokunmuş.

***

Sistemleri, içinde uygulandıkları toplumlardan ve uygulayıcılarından soyutlayarak suçlamak ya da övmek anlamsızdır.
Sistemler tek başlarına toplumların ne sebebi felaketidirler, ne de sebebi saadeti?
Aynı sistemi iki ayrı toplumda uygulayın, ayrı sonuçlar alırsınız.
Sistemler kadar toplumların yapıları, demokrasi kültürleri de etkilidir.
Başkanlık sisteminin tek başına diktayı getirmeyeceği gibi, parlamenter sistemin tek başına, demokrasi güvencesi de olmayacağı, olamayacağı açıktır.
Bütün mesele demokrasinin ince dengeler üzerine kurulu sağlıklı işleyişini sağlayacak güvence kurumlarını yerli yerine oturtmaktır.
Bu güvence kurumlarının başında da toplumun demokratik kültürü gelir.
1958 Anayasası’nın kendisi için özel hazırlandığı söylenen vatan kurtaran kahraman General De Gaulle, bir tartışma sürecinde kendisine müstehzi şekilde yanıt veren ünlü yazar Jean Paul Sartre hakkında, “Neden susturmuyorsunuz, siz ki Fransa’nın ta kendisisiniz” dendiğinde şu ünlü cevabı vermişti:
-Evet ama Mösyö Sartre da Fransa’nın ta kendisidir.
Şimdi bu cevabı veren ulusal kahraman ile kendisini kurtarmak peşindeyken her karşı çıkana “Sen kimsin!” diyene milli iradenin sadece kendi kişiliğinde tecelli ettiğine iman etmiş olan ve herkesin de iman etmesini isteyene aynı yetkileri verirseniz aynı sonuçları alabilir misiniz?

***

Onun için deniyor ki,
- Bu toplumda, bu adama bu yetkileri verirseniz, dikta gelir.
Bu yaygın kanıdır.
Ama kişisel görüşüm daha da değişik olup şöyledir:
-Bu şahsa, hangi sistemi verirseniz verin, onu bu toplumda diktaya çevirecektir.
Zaten içinde bulunduğumuz, mutlak egemenin yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, medyayı yakından denetlediği sistem şu haliyle bile dikta olduğuna göre, yukarıda belirtilen görüşün pek fazla da tartışılacak bir yönü olmasa gerek.
Başkanlık sistemi dayatması, Türkiye’de anayasal bir sistem oluşturma gayesine yönelik olmayıp, anayasayı sistemsizliğe uydurma gayretidir.
Bu çaba sonuç verir ise ne olacak, vermez ise ne olacak?
Olacağı şu:
Tayyip Bey’in istediği değişiklik yapılırsa, “anayasal tek adam rejimi” olacak, olmaz ise fiili tek adam rejimi... Ama her halükârda, Tayyip Bey kaldıkça tek adam rejimi egemen olacak.
O zaman, bu tartışmanın anlamı yok mu?
Hayır, yine de var.
Çünkü unutmayın ki, yanlışların düzeltilmesi aşamasına da az kaldı.
İşte yıkımın onarımı aşamasında önem kazanacak, tek adam rejiminin anayasal kılığa büründürülmüş olup, olmaması...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları