Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet ve Batı

02 Kasım 2021 Salı

Cumhuriyetin 98. yıldönümü 29 Ekim 2021’de burada, 98 yıl önce ilan edilen aydınlanmacı laik Cumhuriyet ile Türkiye’nin 2021’de yaşamakta olduğu rejimin aynı şeyler olmadığı yazılmıştı. Kemalizmin eseri olan Cumhuriyetin, yağma ve talancılarla siyasi İslamın elbirliğiyle bugünkü haline sokulmasında emperyalizm ile yerli işbirlikçilerinin büyük katkıları olduğu belirtilmiş, İkinci Dünya Savaşı ertesi Soğuk Savaş ortamında egemenlerin elbirliğiyle yukarıdan  aşağıya, ayağa dikilmiş olan siyasi İslamın merkez niteliği vurgulanmıştı.

Alışılmış ezber kalıpları dışına çıkarak bakıldığında görülür ki laik aydınlanmacı Cumhuriyetin kazanımlarını hedef alan anti-Kemalist koalisyonun başını, savaş ertesi Türkiye’nin yazgısına egemen olan, Batı dünyasının ve NATO’nun önderi ABD çekmiş ve elde ettiği kendi amaçları bakımından başarılı sonuçlarda başat bir rol oynamıştır.

Oysa Kemalizmin ve eseri olan Cumhuriyet devriminin başarısı, Batı değerleri olarak kabul edilen kazanımların evrensel niteliklerinin de kanıtlanması sonucunu doğuracaktı.

***

“Kemalist ideoloji” oldukça tartışılmış bir konudur. Kemalizmin kozmik bir bütün olan, her alanı kapsayan, Batılıya göre judeo-Hıristiyan (Yahudi-Hıristiyan), genel anlamda dinci veya kapitalist ya da sosyalist dünya görüşleri gibi, yaşamın tüm alanlarını kapsayıp hepsine açıklama getiren bir kozmogoni, ideoloji olmadığını söylemek pek yanlış olmasa gerek. Kemalizmi tanımlarken onun aydınlanmanın Rönesans’ın, Fransız devriminin kazanımlarını hep birlikte, ilk kez Hıristiyan olmayan, Avrupa (Batı) dışı bir topluma uygulanması hareketi olduğunu söylemek mümkündür.

Böyle bir saptamanın, Kemalizmi hafifseme olmayıp tam tersine onun evrensel yanını öne çıkardığı kolaylıkla görülebilecektir.

Atatürk veya Türk modernleşmesi konusunda yazmış olanların çoğunda, örneğin bunların önde gelenlerinden olan Andrew Mango’da Kemalist devrimin sonuçlarının ne olduğunu kesin olarak söylemek için vaktin erken olduğu belirtilir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakılırsa bu görüş çok yabana atılır bir düşünce değildir.

***

Bu durumda, Kemalizm, Türkiye’deki başarısı Batı’nın kendi ürünü olmasıyla kıvanç duyduğu kazanımlarının bütün insanlık âlemi için uygulanabilir olan evrensel değerler olup olmadığının mihenk taşı haline geliyor ve Türkiye’nin başarısı Batı değerlerinin evrenselliğinin de kanıtlarına dönüşüyordu.

Örneğin 2004 sonbaharında Türkiye, kendisi için Avrupa Birliği’nin kapısını aralayabilse bu bir anlamda Avrupa değerlerinin her yerde uygulanabilirliğinin göstergesi de olacaktı.

Olaya bu açıdan bakınca, Türkiye’de Cumhuriyet reformlarını yürürlüğe sokan ilk yasalar, bir anlamda uyum yasaları oluyordu.

2004 sonbaharında, Türkiye ve Avrupa’ya, Avrupa Birliği kazanımlarının bütün insanlık için evrensel değerler olduğu, dünyanın kalanı için de bütün insanlığın ortak değerlerde, kavramlarda buluşup el ele yürüyebilme olanağı kanıtlanmış olacaktı.

Gerçi 2004 sonbaharında başlangıçta böyle heyecan verici bir görüntü varmış gibi geliyordu ama gerçekte Avrupa’nın böyle bir eğilimi olmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı.

Batı, Kemalist deneye bu açıdan değil, emperyalist açıdan yaklaşmayı yeğlemiş ve kazan kazan olanağını elinin tersiyle itmişti. Tabii burada AKP’nin, Avrupa değerlerine yönelik bir Türkiye modeli sunamamasının etkisini de görmezden gelmemek gerek. Ama Batı’nın, yalnız siyasal platformda değil, düşünsel düzeyde de Kemalizmin, kendi kazanımlarının evrenselliğinin mihenk taşı olma yönünün ciddi olarak üzerinde durmadığını belirtmek gerek.

Kemalizmin ve eseri Cumhuriyet devriminin bu yönünü ıskalaması, Batı’nın şabloncu yanının doğurduğu entelektüel sığlıktan çok, Batılı değil, Batıcı bir Türkiye görmeyi yeğleyen emperyalist dürtülerinin sonucudur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları