Çok Geç Kalmadan Anne

10 Temmuz 2011 Pazar
\n\n\n

Sevgili,

\n

10 Temmuz 1919da dünya, tarihinin gördüğü en büyük savaştan yeni çıkmış, koca koca imparatorluklar çökmüş, Çar gitmiş, Avusturya İmparatoru bitmiş, Osmanlı Sultanı miadının dolduğundan habersiz, son direnişlerini sergiliyor.

\n

10 Temmuz 1919da, Anadoludan İstanbula geri çağrılmış olan Mustafa Kemal Paşa, askerlikten ve rütbelerinden arınıp istifa ederek, sine-i millete döneli daha bir gün olmuş, bir haftadır da Erzurumda kongre hazırlıkları içindedir.

\n

10 Temmuz 1919da, Anadolunun çeşitli yerlerinde gecenin içinden çoban ateşleri parlamaktadır.

\n

10 Temmuz 1919da, İstanbul çoktan mütarekeyle tanışmıştır.

\n

Mütareke işgal, mütareke zillet, mütareke yoksulluk, mütareke yoksunluk, mütareke ateş, kan, acı, ihanet ve direniş demektir.

\n

Dersaadette sabah ezanları yanık ve derinden okunurken, Dolmabahçe önünde demirlemiş, İngiliz dretnotunun güvertesini, İrlandalı tayfa er temizlerken, daha Pariste çöpçüler yola bile inmemiş, New York henüz 9 Temmuzdan çıkmamışken, İstanbulun Asya yakasının bilmem hangi semtinin bir ahşap evinde Sadi ile Lütfiyenin bir kızları dünyaya gelir, adını Rahşan koyarlar.

\n

O sırada, Hatice ile Lütfinin iki yaşında olan çocukları Samim İstanbulun hangi semtindedir, ne yapmaktadır bilemem.

\n

***

\n

10 Temmuz 1919da doğan Rahşanın yolu Samim ile kesişecek, annem olacaktır.

\n

Ve de annem, bugün 92 yaşını tamamlıyor.

\n

Bugün bu öyküyü anlatmak için masa başına oturana kadar sevgili, annemin hangi semtte doğduğunu hiç merak etmediğimin farkına vardım.

\n

Babama geçmişle ilgili sorular soramam. Artık çok geç. O, 25 yıldır Dallastaki mezarlıkta, Rum asıllı bir boksörün komşu kabrinde, üstünde en büyük oğlunun hediye ettiği Amman işe sedef tespih ile yatmakta.

\n

Anneme ise çok şükür her istediğimi sorarım. O hem sağ hem de aklen sağlıklı.

\n

Ama nedense çok şeyi sormamışım.

\n

Ya merak etmemişim, ya da etmiş de sormayı unutmuşum.

\n

Çoğumuz hep öyle yapmaz mıyız?

\n

Sonunda iş işten geçtikten, tepemizdeki çatı uçup gittikten, tüm yağmurlar artık üstümüze yağmaya başladıktan sonra, çok geçtir artık, nafile sorular...

\n

- Hay Allah ben neden sormadım, bunları anneme?...

\n

- Vah vah anlatıyordu da, oysa... Neden daha can kulağıyla dinlemedim onu?...

\n

Yaşamımda en çok rastladığım yakınmalardır bunlar.

\n

Tarihimiz demek olan bugünümüzün temeli geçmişimiz, bizim geçmişimiz, oralarda bir yerde ve neler olduğunu bilen kişi de yanımızda durmaktadır.

\n

Ama aklımıza gelmez, sormayız. Bir olayı, bir anıyı, bir tarifi, bir yemeği sormayız; nasıl kendi yaşamımızı sonsuz sanırsak, yakınlarımızı da öyle kabul ederiz ve elimizden kaydıklarında onlarla birlikte geçmişimizin de uçup gittiğini fark ederiz.

\n

***

\n

Bugün annemin 92nci doğum yıl dönümü.

\n

Bugün, onun yanında değil, seyahatte olacağım.

\n

Hediyesini de, döndüğümde, gelini, torunu ile birlikte kendisini İznik Gölü kıyısındaki çok sevdiği bahçeye götürdüğümde vereceğim.

\n

Oysa o kaç yıldır, bana Anneler Gününde, Babalar Gününde doğum günlerinde hep, aynı eşsiz hediyeyi veriyor.

\n

Doksanında sağlam bir annesi olmaktan, yetmişini aştığı halde, yağmurların üstüne düşmesini önleyen çatıyı hâlâ muhafaza edebilmekten daha değerli ne hediye olur?

\n

Bu kez, anneme doğum günü armağanını verirken, ondan başka armağanlar da isteyeceğim. Ondan, anlatırken yarım kulak dinlediğim, ayrıntıları öğreneceğim.

\n

Yanına oturup, hep soracağım:

\n

- Anne şu olayı da anlat! Hani geçen gün söylüyordun, çok geç olmadan bir daha söyle!... Tam olarak neydi, evin adresi?...

\n

Bugün 10 Temmuz 2011. Bugün annemin doğum günü ve ben daha nice sağlıklı yılları birlikte yaşamamız dileğiyle bu yazıyı anneme armağan ediyorum!...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları