Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bu Tayyip Cidden Çok Büyük Tehlike

07 Ağustos 2014 Perşembe

Geçenlerde kaybettiğimiz Andrew Mango’nun Türkiye’de tanınmış olan Atatürk kitabının giriş bölümü şöyle biter:
“Mustafa Kemal’in doğduğu yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmekte olduğu çıplak gözle görülemiyordu... Ama o dönemde yaşayanların endişelenmek için bazı nedenleri vardı. 19. yüzyılda yaşamış olan bir Osmanlı ıslahatçı bir gün İstanbul’un tıpkı Paris ya da Londra gibi düzenli ve zengin bir kent olacağını yazmış, ama ‘Bu zevkleri biz tadamayacağız... İşin doğrusu bizler herhalde odun, kömür satıp, geçinmeye çalışırken arada kafamızı kaldırıp üzgün gözlerle kente bakacağız’ diye eklemişti. Müslüman Türklerin beynini kemiren soru, ülkenin varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği değil, kendilerinin bu ülke içinde yaşamlarını sürdürüp sürdüremeyecekleriydi.”
Hemen belirteyim ki, bu satırların Sevgili Nilgün Cerrahoğlu’nun da aynı şekilde dikkatini çekmiş olmasını bir yazısında okunduğumda çok sevindim.
Sözü edilen reformcu Ziya Paşa’dır. O kitaba alınan görüşlerini Londra’daki haftalık Hürriyet dergisinin 21. sayısında Kasım 1868’de dile getirmişti. Bugün aradan 1.5 yüzyıl, imparatorluğun tarihe karışmasının üstünden de 92 yıl geçmiştir. Ama, İstanbullu olarak, Ziya Paşa’nın 150 yıl önce dile getirdiği aynı endişeyi taşıyorum.

***

Ben de Ziya Paşa’nın şu endişesini dillendiriyorum:
- İstanbul bir dünya şehri oluyor, ama orada biz İstanbullu Türkler ne olacağız?
Öyle ya, artık Boğaz’ın tepelerinin “bağış yapan!” Arap şeyhlerine peşkeş çekildiği, onlara saray alanı olarak tahsis edildiği, (kalanlar da onları bu fırsatı sağlayan “devletlu”nun ikametine tahsis ediliyor, ondan kalan Boğaz sırtlarında, “devletlu”nun türbesine de yer ayrılıyor.) Tarabya’nın Arabya olduğu, Ada’ya Arap çıkarmasının gerçekleştiği günlere alıştık. Artık İstanbul’da komşu ülkelerden gelenlerin kentimizin nimetlerinden yararlanmalarının yanı sıra, kendi davranış biçimlerini ve âdetlerini dayatmalarına da bir şey diyemiyoruz.
Suriye’de Tayyip Bey’in mezhep savaşçılarına silah göndererek taraf olduğu savaşın döküntüleri, görüntüleri, sokaklarımızı, alanlarımızı kapladı.
“İstanbul açık şehir” de bunlara alışacak, boyun eğecek, “başüstüne!” diyeceksiniz.
Ama o da yetmiyor!
Artık mezhep savaşçısı, camileri bile yakmaktan kaçınmayacak kadar gözü dönmüş eli kanlı IŞİD militanları, İstanbul Valiliği’nin izniyle Ömerli’de açık hava toplantılarıyla cihat çağrısı yapıyorlar.
Gaziosmanpaşa’da yine cihat çağrısı yapan IŞİD grubu, kendilerine karşı çıkanlara tekbir getirerek, satırla sopayla elektroşok aletiyle saldırıyor, araçlar ve işyerleri tahrip ediliyor.

***

Gaziosmanpaşa’da olaylar olurken, devletin kolluk güçleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarını, saldırıya uğrayan insanları korumuyor, tam tersine saldırganlarla birlik olup, İstanbul’un yerli halkının üzerine saldırıyor.
Olayların buralara kadar tırmanmasına, tehlikenin bu boyutlara varmasına neden olan bölgedeki mezhep savaşı, parlamentoya getiriliyor, sınır komşularımızdaki çatışmalara Türkiye’den katılmanın araştırılması isteniyor. 60, evet yanlış okumadınız yazıyla altmış AKP mliletvekili MHP’li Sinan Oğan’ın üzerine saldırıyorlar, tekme, sille tokat gırla gidiyor.
Bütün bunlar neden oluyor?
MHP milletvekili Oktay Vural’ın da belirttiği gibi, bütün bunlar, Tayyip Erdoğan’ın hâlâ Musul’daki konsolosluk personelimizi rehin tutan IŞİD’in yandaşı politikasıyla IŞİD’i Türk halkına karşı koruyup kollamasından IŞİD’e göz yummanın ötesinde, arka çıkmasından oluyor.
IŞİD faaliyet alanlarından biri olarak Türkiye’yi gözüne kestirmiş.
Bu büyük bir tehlikedir.
Ama bundan çok daha büyük tehlike, bu tehdidi defetme makamında IŞİD’in müttefiki Tayyip Erdoğan’ın oturmasıdır.
Bu Tayyip cidden, çok büyük tehlike.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları