Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bu da terör
Akademisyenler bildirisinin tartışmaları sürüyor.
Bildiri konusunda ne düşündüğümü daha önce yazdım, tekrarlamaya gerek yok. Burada yalnızca bildiride teröre övgü aramanın zorlama olduğunu belirtmekle yetinip cebir, şiddet ve terör kavramı üzerinde duracağım.
Türk Ceza Kanunu’nun “Anayasal düzene karşı suçlar” bölümündeki anayasayı ihlal (madde 309) yasamaya karşı suç (madde 311) ve hükümete karşı suç (madde 312) olarak tanımı verilmiş suçların unsurları arasında hep cebir, şiddet sayılmıştır.
İnsanları belirli davranışlarda bulunmaya zorlamak veya caydırmak üzere, cebir, şiddet kullanarak sindirme olarak tanımlayabileceğimiz terör suçuyla TCK’nin düzenlediği anayasal düzene karşı suçlardaki cebir, şiddet unsurlarının benzerlikleri vardır.
Devletin anayasasını zorla değiştirmek, yasama ya da yürütme organının işlevlerini engellemek için, kullanılacak cebir ve şiddetin amaçla orantılı olmaları gerekir.
Yani üç tabanca, iki tüfek, bir kasatura ile harekete geçildiği takdirde, suçun unsurları oluşmaz. Cebir şiddet unsurunun oluşması için, devletin temel yasasını zorla çiğnemek, organlarının işleyişini engelleme fiiline uygun oranda bir şiddet kullanılmış olmak gerekir.
***
Eylemin amacıyla orantılı güce doktrinde “elverişli vasıtalar” denir.
Eğer, bu maddelerle suçlanan kişiler, elverişli vasıtalar kullanmamışlarsa, tarif edilen suç oluşmamıştır. Nitekim bir zamanlar, bugünkü TCK 309, 311, 312’nci maddelerinin karşılığı olan eski TCK 146. maddesinden idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları adli-siyasi bir cinayetin kurbanı olmuşlardır.
Anayasal düzene karşı suçun oluşmasında, elverişli vasıtaların kullanılması konusunda duyarlı olan hukuk düzeni, öte yandan da kullanılan cebirin her zaman top, tüfek, ordu, kolordu düzeyinde kaba kuvvet olmasını da şart koşmaz.
Kaba kuvvet olmaksızın da anayasal düzene karşı suçun unsurları oluşabilir.
Eğer bir kimse veya grup, devletin erkini şu ya da bu şekilde ele geçirdikten sonra, o gücü kullanarak, anayasayı ihlal edip devletin organlarının erklerini kullanmalarını engelliyorlarsa, aranan cebir, şiddet unsuru gerçekleşmiş olur. Burada söz konusu olan manevi cebirdir.
***
Aynı şekilde bir eylemin terörist eylem sayılabilmesi için de insanları sindirmek amacıyla, illa tabanca, top, tüfek, patlayıcı kullanmak şart değildir. Devletin gücünü ele geçirmiş olanlar, insanları ellerinde tuttukları devletin gücünü kullanarak da sindirebilirler. Bu demokratik görüş açıklama özgürlüğünü kullanan insanları idari tasarrufla işlerinden attırmak veya başka yollarla idari cezalara maruz bırakmak şeklinde olabileceği gibi, mahkûm edilmeleri için mahkemelere tutuklanmaları için sulh ceza hâkimlerine emir vermek veya telkinde bulunmak şeklinde de tezahür edebilir. Bu durumda da yine manevi cebir unsuru gerçekleşmiş olur.
Diyeceğim o ki, görüşlerini açıklamış olan akademisyenlerin eyleminde terör bağlantısı arayanlar, kendi eylemlerine bakarlarsa pek de âlâ bir terör eylemi bulabilirler.
Bir yanda etnik terör, öbür yanda diktatöryal terör kıskacındaysa toplum, durum pek iç açıcı değil demektir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- Özel görüşmenin ayrıntılarını açıkladı!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Kılıçdaroğlu mahkemeye davet etti!