Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir Ömür Boyu...

13 Temmuz 2014 Pazar

Sevgili,
Hepimiz ağzımız birer karış açık onu dinliyorduk. Votkasından bir yudum aldı. Gülümseyerek ekledi:
- Ne tuhaf, bir ömür boyu doğduğu yerde yaşayıp, ölenler var.
Bu tümcenin ardında efsane bir ömür yatıyordu.
Estonya’da Tallin’de de başlayabilirdi Yuliçka’nın öyküsü, ama babasının komünist olması yüzünden, sürgünler yer değiştirmeler sonucu Yalta’da dünyaya gelmişti. Yuliçka, babasının komünistliği yüzünden çarlık rejimiyle ters düşmüştü. Kırım’da Türk beyi İsmail Refiizade ile tanışıp evlendiğinde ise komünistler iktidara yürüyorlardı. Ama yolları yine çatışacaktı, çünkü çarlık döneminde babası komünistti, komünistler döneminde ise kocası bir Kırım Bey’i.
Her türlü baskıyı tattı, fabrikalarda çalıştı, büyük yaşam kavgasının tam göbeğine doğmuştu, hep orada kaldı.
Kırım’da İkinci Dünya Savaşı sırasında, Batı’ya giden son trene binip kaçtıkları gün kızı Leyla’yı yeni doğurmuş, göbeğini keser kesmez, loğusa yatağından fırlayıp kundaktaki kızıyla doğru istasyona koşmuştu. Ondan sonra Romanya’da, Almanya’da mücadele dolu yıllar, nihayet Türkiye...
Yuliçka, İsmail ile evlenince Saniye Abdülrefii olmuş; kaçarken izlerini kaybettirmek için evraklarının hepsini yaktıklarından sonra da aile İller soyadını almıştı.
Türkleri Asena adlı ana bir kurdun selamete çıkardığı efsanesi vardır.
İsmail ve çocukları Osman ile Leyla’yı yıllarca bir ana kurt gibi selamete koşturan ise yıllar önce yitirdiğimiz yeri doldurulmaz insan, biricik Saniye olmuştu.

***

Sevgili Saniye’nin sözünü ettiği doğduğu yerde ömür boyu yaşayan insanın en güzel örneği ise bu hafta içinde yitirdiğimiz Dr. Müfid Ekdal’dır.
Hafta içinde aramızdan ayrılan Müfid Ekdal, 1918 yılında, Feneryolu’nda doğdu ve 96 yıl boyunca aynı evde yaşadı.
Müfid Ekdal, 96 yıl aynı evde yaşadı, ama kelle gezdirmedi; oturduğu kenti ve semti araştırdı, belgeledi yazdı; kenti ve semti ona miras değil, yalnızca ama aynı zamanda üzerine titrenecek bir armağandı..
Tıp doktoru olan Müfid Ekdal, ihtisas alanıyla ilgili olarak “Kardiyovasküler Sistem Hemodinamiği” adlı eseri kaleme aldıktan başka, “Tıphane’den Numune’ye” adlı kitabını yayımladı.
Araştırmacının halisi Uğur Mumcu, İstanbul’da gezerken ne zaman eski bir konak veya apartman görse, hep iç çekerek şunları söylerdi:
- Kim bilir buralardan kimler geldi, kimler geçti. Birileri buraların tarihini yazsa.

***

Titiz bir araştırmacı olan Müfid Ekdal işte bunu yaptı; belgeleri inceledi, tanıkları dinledi, araştırdı, didindi, birbirinden değerli eserler bıraktı gitti.
“Kadıköy Konakları, Prenses Ela, Bir Fenerbahçe Vardı, Bir Konak bir Ömür, Bizans Metropolünde İlk Türk Köyü: Kadıköy” hep sayın Ekdal’ın bizlere armağan ettiği yapıtlar.
Kentleri kent yapan yalnız binalar değildir, kentler yaşarlar ve yaşamları ancak belleklerini korudukları zaman bir anlam ifade eder. Hemşerilerdir kentin belleği, binalar parklar, yalnız insanlar barındırmakla kalmazlar, geçmişimizin yok olup gitmesini önlerler. O sayede nefes alıp verir kentler.
Bir kentin ölü ya da yaşıyor olması o kentin insanlarına bağlıdır.
Müfid Ekdal yaşadığı kente ve semte can veren, derinlik katan, var olan belleğini ortaya çıkarıp canlı tutan kişilerden biriydi.
Bir kentin, bütün semtleriyle birlikte baltalandığı, dinamitlendiği, kimilerince hoyratça yok edildiği, çoğunluk tarafından da bütün bunların umursamazlıkla izlendiği bir dönemde, o kentin belleğini canlandırıp ayağa kaldırmaya çalışan kişiydi Müfit Ekdal.
Müfid Ekdal’ın yaşamına ve yapıtlarına ilgisiz kalmamış olan Kadıköy Belediyesi ve Kadıköylüleri de bu vesileyle kutluyorum.
Sevgili, eğer İstanbul’da olsaydım, bugün saat 10.30’da, Caddebostan Kültür Merkezi’nde yapılacak törenden sonra toprağa verilecek olan Dr. Müfid Ekdal’a saygılarımı sunmaya giderdim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları