'Belki Kaçarsın,İyisi mi Yakalım!'

20 Eylül 2011 Salı
\n

\n\n\n

Bu garip ötesi korkunç zihniyet, geçen cuma günü Malatya-Kayseri Karayolunda gerçekleşti ve haklarında henüz kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı halde, yargılandıkları davadan kaçabilecekleri kuşkusuyla içeri atılan tutuklu Akif Karabalı ve Abdülsettar Ölmez Malatya-Kayseri karayolu üzerinde, devletin ceza ve tutuk evi nakil aracı içinde, elleri kelepçeli, üzerlerinden kapılar kilitli olarak, cayır cayır yanarak, feyratlar içinde can verdiler.

\n

Onlarla birlikte ölenler arasında, hükümlü Medeni Demir, Sinan Askan ve İsmet Erin de vardı.

\n

Böylelikle onların hukuki cezaları da fiilen idama dönüşmüş oldu.

\n

Değerli okurlarım, o cezaevi nakil araçlarını bilenler bilirler, gerçekten el kadar küçücük bir pencere, yanlarda küçük havalandırma delikleri, karanlık, mahkûmların, sevk edilenlerin kelepçeyle yolculuk ettikleri, tahta sıralar üzerinde oturdukları, sırtlarını bir yere dayayamadıkları araçlardır ki, duruşmalara, hastaneye, doktor muayenesine veya sevke bunlarla gidilir.

\n

12 Eylül döneminde iki kez hastaneye ve birçok kez de duruşmaya gitmek için bunların içinde saatler geçirmiş biri olarak yolculuğun nasıl bir işkence olduğunu bilirim.

\n

Hele bir de görevlinin gayretkeşliği yüzünden eliniz Amerikantabir edilen tarzda arkadan bitiştirilip kelepçelenmişse...

\n

***

\n

İlla tam demokrasi olması dahi şart değil, demokrasi benzeri çağdaş devletlerde bile özgürlük esastır. Kişiyi fizik olarak özgürlüğünden yoksun kılacak yaptırımlar istisnadır. Bunlara başvurulmadan önce ince elenip sık dokunur.

\n

Tutukluluk, adaletin tecelli etmesinin önüne engel oluşturulmasını önleyecek bir tedbir olarak düşünülmüştür.

\n

Bu tedbire başvurmadan önce, çağdaş yasalarda sayılan bütün koşulların bir araya gelip gelmediğinin inceden inceye tetkik edilmesi gerekir. AİHM tutuklama halinin devamı için ise tutuklamaya karar verirken olduğundan daha ince eleyip sık dokuyan bir tetkikatın zorunlu olduğunu karara bağlamıştır.

\n

Bütün bunlar yapıldıktan sonra da devlet, tutukladığı insanın can güvenliğinden ve sağlığından sorumludur.

\n

Devlet, cezaevi aracıyla bir yerden bir yere sevk ettiği tutuklunun sağ salim oraya varmasından, herhangi bir yolcunun karayolunda otobüs veya başka bir araçla seyahat eden yolcudan daha fazla sorumludur, tutuklu ya da hükümlü sevk edilenden. Çünkü bu sonuncular, devlet tarafından elleri kelepçelenerek, üstlerine kilit vurularak sevk edilmektedirler.

\n

Devlet yalnızca tutukluya karşı değil, hükümlüye karşı da aynı vecibelerle yükümlüdür.

\n

***

\n

Devletin, şunu söylemeye hakkı yoktur:

\n

- Seni yargıladığım davada belki kaçarsın, iyisi mi ben seni içeri atayım, sonra da yakayım.

\n

Şimdi kimse çıkıp da Böyle bir şey denmedi demesin!

\n

Denmiş olsa da olmasa da fiilen sonuç ne oldu?

\n

Tutukluluk, bir infaz yöntemi olarak uygulanmakta, hatta infazda bile yapılmayacak yöntemlere başvurulmaktadır.

\n

Doğan Yurdakulun, eşi Güngör Yurdakul ile kanser hastalığının terminal aşamasında bile görüşmesine izin verilmemesi, olacak iş miydi?

\n

Güngör Yurdakulun son anda bir kez daha eşini görmekten men edilerek, özgürlüğünün sonsuza dek elinden alınması da, adaletin tecellisine yardım eden bir tedbir midir? Doğan o görüşmeyi vesile edip kaçacak mıydı?

\n

İnsaf!

\n

Hele hele, cenaze sırasında cezaevi aracının cami avlusuna kadar girmesi, kanlı katile bile alınmayan önlemin alınması toplumun vicdanını sızlatmıyor mu?

\n

Cumhurbaşkanının o fotoğrafa çok üzüldüğünü belirten sözlerini mal bulmuş Mağribi gibi manşete taşıyan özgürlükçü! gazetecilerin şu gerçek hiç mi akıllarına gelmiyor:

\n

- Çankaya hayıflanma mahalli değil, çözüm önerme yeridir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları