Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Başbakan’ın kafası karışık

03 Nisan 2016 Pazar

Dün Başbakan’ın tutukluluk ve akademisyenler bildirisi hakkında söylediklerinin desteklenmesi gerektiğini, ama kimi sözlerinin de vahim yanlışları yansıttığını, bu durumu da en iyisi, kendisinin kafa karışıklığına vermek gerektiğini yazmıştım.
Eğer, Başbakan’ın anayasa, Anayasa Mahkemesi ve seçilmişler gibi konulardaki yanlışları kişisel değerlendirmelerin ürünü olan münferit olaylar olarak kalsaydı, fazla üzerinde durmak gerekmeyebilirdi.
Gel gelelim, “seçildim, öyleyse milli iradeyim, demek ki, her şeyi yapabilirim” zihniyetinin ürünü olan bu yanlışlar yaşamımızı zehir ediyor, zaten yarım yamalak olan demokrasimiz de böylece, tam bir tiraniye dönüşüyor.
Son yıllarda ne zaman biri çıkıp da uluorta, “milli irade”, “ulusal egemenlik”, “seçilmişler” kavramlarını dile getirse tüylerim diken diken oluyor ve “eyvah, diyorum, bakalım bu defa altından ne çıkacak?”
Nitekim Başbakan da söz konusu konuşmasının bir yerinde yeni anayasa ile ilgili olarak, “Egemenlik millet adına seçilmiş organları aracılığıyla kullanılır” demiş, başka bir yerde de “Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı millet egemenliğini kullanmak değildir, olamaz da” diye eklemiş.

***

Bütün bunlar, demokrasiyi yalnız seçime indirgeyen çarpık anlayışın ürünleridir.
Gerçekten de, demokrasi yalnızca seçilmişlerin milli iradeyi temsil ettikleri ve bu nitelikleri yüzünden her şeyi yapmaya muktedir oldukları bir rejime indirgenemez.
Seçim demokrasinin ana öğesidir, ama yalnızca ondan ibaret de değildir. Seçilenlerin milli iradenin temsilcileri oldukları bir gerçektir. Ama bu olgu onlara her alanda her istediklerini yapma yetkisini vermez. Çünkü demokrasilerde, milli irade de bazı kurallara tabidir.
Bu kurallar, yasalar, anayasalar, uluslararası anlaşmalar, demokrasinin evrensel kural ve kurumları tarafından belirlenir ve ortaya ilginç bir dengeler ve denetimler, güvenceler manzumesi çıkar.
Demokrasinin tarihinde, başlangıç aşamasında üzerinde pek tartışılmayan, milli iradenin de hakları ihlal edebileceği zamanla görülmüş ve bu gibi durumlarda ne tür önlemler alınması gerektiği araştırılır olmuştur.
Günümüzde gelinen noktada, artık sınırlanmış milli irade de her şeye muktedir değildir.
Artık egemenlerin, velev ki ulus adına onu kullanan milli iradenin temsilcileri olsunlar, her dilediklerini yapamayacakları yetkilerinin kişi temel hak ve özgürlükleri yararına sınırlandığı rejimlere demokrasi deniyor.
20. yüzyılın üçüncü çeyreğinde yaşanmış olan, dehşet verici olaylar, milli iradeye dayanan iktidarların işledikleri insanlık suçları, milli iradenin kötüye kullanımına karşı önlemler alınması zorunluluğunu doğurmuştur. Bu açıklama ışığında günümüzde durum şudur:
Eğer milli irade, her şeye kadir değilse o rejim demokrasidir.

***

Bunları olayı yalnızca seçilmişler, atanmışlar düalizmine indirgeyenlere anlatmak mümkün değil. Her şeyden önce birçok sistemde var olduğu gibi bizde var olan anayasanın 6. maddesinde ifadesini bulan hüküm şöyle:

“Türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.”
Dikkat edilirse burada, egemenliği kullanan organlar arasında, seçilmiş atanmış ayrımı yoktur.
Zaten özellikle bizimki gibi az gelişmiş demokrasilerde, mekanizmalar sağlıklı çalışmadığından, atanmışlar seçilmişler ayrımı da gerçekçi değildir. Başka bir deyişle seçildikleri söylenenler de aslında liderin özel atama iradesinin ürünleri olarak, ortada gezinmektedirler. Hatta denebilir ki zaman zaman “atanmışlar”ın atanma kriterleri, “seçilmişler!”in atanma kriterlerinden daha nesnel, daha liyakat gözetir niteliktedir.
Bütün bunlar teorik gibi görünüyor ama buradaki kafa karışıklığını gideremezsek, düzenimizin demokrasi görüntüsü altında despotizm olmasını da engelleyemeyiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları