Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Artık gerçeği kabul zamanı

03 Haziran 2017 Cumartesi

Bugün saat 14’te Ankara’da İMGE Yayınevi’nde, Ümit Aslanbay ile birlikte, “Bir Eski Cumhuriyet İçin”in imza gününde buluşacağız. Aslında, bir nehir söyleşi olan kitap gibi başlığı da bir zamanlar Cumhuriyet’te birlikte çalıştığım arkadaşıma ait.
Sağmalcılar günlerimi de anlattığım kitapta, büyük ifşaatlar, tarihe ışık tutacak, çok önemli anıları boşuna aramayın! Bulamazsınız.
Sıradan bir gazetecinin sıradan açıklamalarının ötesinde, Ümit Aslanbay’ın kaleme aldığı Sunuş bölümü, kitabın en ilginç parçası, hem bütün anıların özetini veriyor, hem de önemli bir toplumsal tartışmaya noktayı koyuyor.
Ümit Aslanbay’a kulak verelim:
“Bu anıları diğerlerinden ayıran şans 1980’lerden itibaren kademeli olarak önce sivil toplumcu - liberal sol, ardından diğer liberaller ve en sonunda tüm muhafazakâr kesimlerin ortak ve resmi yaklaşımı haline gelen İdris Küçükömer şemasının, çöküşüne tanık olmasında.
Anımsatmak gerekir ki, Doğan Avcıoğlu - İdris Küçükömer modelleri arasındaki kavga, Ortodoks Marksizm hariç, 27 Mayıs’tan günümüze uzanan tüm siyasal düşünce savaşlarını besleyen kaynaktır. İlhan Selçuk da, Uğur Mumcu da, Oktay Akbal da, İdris Küçükömer şemasının yanlışlığına yürekten inandılar, yıllarca bu yönde yazdılar, konuştular.

***

Cumhuriyet bu çizgiye oturduğunda en parlak yıllarını yaşadı, en yüksek satış rakamlarına ulaştı. Sonrası onlar için zor yıllardır. Küçükömer şeması sanki doğrulanıyordu. Cumhuriyet yayın çizgisi ve yazar kompozisyonu açısından bu süreçten en olumsuz etkilenen gazete olmuştur. Ancak, 15 Temmuz 2016 tarihi söz konusu şemanın bu ülke gerçekliği tarafından doğrulanmadığının kesin kanıtı olarak ortaya çıktı.
İttihatçı- Kemalist jakobenizmin ‘askeri müdahale’ yoluyla yukarıdan aşağıya dayattığı toplum mühendisliğinin, siyasal yaşamdaki antidemokratik alanı sürekli genişlettiği, buna karşılık cemaat ve tarikatları da içeren her türden sivil toplum zemininin ‘askeri müdahalelere’ karşı konumlanarak, aşağıdan yukarıya doğru oluşturduğu demokratik alanı sürekli geliştireceği kanısı Türkiye’nin ‘Siyasal Düşünceler Tarihi Müzesi’ndeki yerini çoktan aldı bile.”
Evet, Ümit Aslanbay, daha sonra 27 Mayıs ve onun kuşağına yer verdiği sunuş yazısında AKP iktidarının, Türkiye’yi vardırdığı noktada, uzun zaman kimilerini peşinden sürüklemiş olan İdris Küçükömer modelinin iflasının artık tartışma götürmez olduğunun altını çiziyor.
Aslanbay’ın katıldığım bu saptamasına AKP’nin 15. yılını doldurmasına az kalmış iktidarının bize kanıtlamış olduğu bir hususu daha ekleyebiliriz: Cumhuriyetçi ve laik değerlerden yoksun olan ve geçici iktidarı süresince de ona yabancı kalmayı hep sürdürdüğünden, klasik demokrasilerin merkez sağından değişik bir yapıya sahip olan Türk merkez sağı ancak dinciliğin koridoru işlevini görmüş bulunmaktadır.
Ve ne yazıktır ki, bu yolda güdük ve en sonunda güdülmüş olduğu sabit merkez sağ tek başına yürümemiş, İdris Hoca’dan etkilenmiş “liberal sol” ile kol kola ilerlemiştir.
Geçenlerde benim de katılmamı, imayı aşan bir ifade ile eleştirmekten çekinmediği bir imza kampanyası vesilesiyle, İstanbul Barosu Başkanı, değerli savunman eski TİP’li aziz dostum Av. Turgut Kazan, “liberal sol”un bugün vasıl olunan sonuçtaki önemli payını vurgularken, “eğer onların ‘yetmez ama evet’çi katkıları olmasaydı, 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği gerçekleşemeyecekti” diyordu.
Katıldığım bu görüşün ne kadar yaşamsal bir noktaya parmak bastığını belirtmek için, “Reis Yönetimi”ne giden yoldaki en önemli aşamanın 12 Eylül 2010 referandumu olduğunu da anımsatmak isterim.
Belki de baskının, biat edenler dışında, ayrım yapmadan herkesi ezdiği şu sıralarda, yukarıdaki tartışmaların zamanının geçmiş olduğu söylenebilir.
Ama gerçekten öyle olması için, yaşananların bize gösterdiği gerçeklerin artık açıklıkla kabulü mutlaka yerine getirilmesi gereken bir önşart değil midir?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları