Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Anayasa saplantısı

18 Haziran 2016 Cumartesi

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum hafta içinde, aralık ayında Meclis’e gelmesi planlanan yeni anayasada Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece kurucu sıfatıyla yer alacağını, Atatürk ideolojisine atıfta bulunan maddelerin çıkarılacağını söyleyince, çeşitli çevrelerin tepkilerine hedef oldu.
Uçum’un açıklamaları ne yenidir ne de şaşırtıcı. Tayyip Bey’in Atatürk hakkındaki görüşleri cümlenin malumu. Olaya bu gerçeğin ışığında ve demokrasi çerçevesinde yaklaşmak gerek.
Bir demokraside kimseye, Atatürk’ün doğrultusunda olmadığı için kızamayız. Nitekim bugüne kadar, Tayyip Bey’i de bu yönden eleştirme saçmalığına düşmedik.
Kimseye “Atatürkçü” olmasını dayatamayacağınıza göre, örneğin anayasanın 103. maddesinde yer alan yemin metnini de demokrasi çerçevesinde savunamazsınız, hatta şimdiye kadar kimlerin Meclis kürsüsünden “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacaklarına” yemin ettikleri düşünülürse, yeminin abes olduğu ölçüde komik olduğunu da kabul etmek zorunda kalırsınız. Kaldı ki, “Atatürk ilke ve inkılapları”, herkesin kendi göre algıladığı nesnellikten yoksun bir kavram haline gelmiştir.

***

Durum böyle olunca, bu bazı ibarelerin anayasada yer alıp almayacağı konusunu daha soğukkanlılıkla tartışabiliriz.
Örneğin Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, bir anayasa ilkesi olmayabilir.
Ama bunların yanı sıra demokratik, laik, hukuk devleti gibi demokrasinin onsuz olmazlarının anayasada yer alması zorunludur.
Gerçekten vardığımız toplumsal birikim aşamasında demokratik kurul ve kuralların anayasal güvence altına alınması, Cumhuriyet’in kurucu iradesini yansıtmak açısından yeterlidir.
Evet, anayasalar toplumlara demokrasiden başka yükümlülükler yüklemez, ideolojik dayatmalarda bulunmazlar.
Ama aynı zamanda anayasalar, kurucu iradenin temel felsefesine, dayatmadan, göndermede de bulunurlar.
Örneğin laiklik bunlardan biridir ve Türkiye ile içinde bulunduğu bölgenin özel koşulları gereği, mutlaka anayasada yer alması gerekir.
Türkiye’de siyasal iktidarların “Atatürkçü” olmak mecburiyetleri yoktur ama laiklik ilkesine uygun davranma yükümlülükleri vardır.
İşin bamteli buradadır: Demokrasinin temel kurum ve kuralları mutlaka anayasada yer almalıdır.
Zaten anayasalar da, bu demokratik temel ilkeleri belirten toplumsal mutabakat metinleridirler.
Sözü edilen o toplumsal mutabakat yoksa, anayasaların da kıymeti harbiyesi kalmaz.

***

Bizde son yıllarda, olayın bu yönü görmezden gelinmekte ve anayasalara olduğundan fazla bir işlev yüklenmekte, onların bizatihi varlıkları bile kendi başına yeterli bir güvence olarak görülmektedir.
Evet, gerçi anayasalar rejimlerin garanti belgesi yerine geçen güvenceleridir, ama onlar da ancak o konuda bir toplumsal mutabakat olduğu zaman güvence olabilmektedirler.
Yani, demokrasilerde anayasalar olduğu için toplumsal mutabakat oluşmuyor, ama toplumsal mutabakat oluştuğu için anayasalar var olabiliyor.
Geçen hafta sonunda, başkanlığını Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun yaptığı Anayasa- Der’in de katıldığı toplantıda da, bu ortamda anayasa yapılamayacağı gerçeği vurgulanıyordu.
Evet, formül önce toplumsal mutabakat sonra, dayatma aracı olmayan anayasadır, yoksa tersi değil. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları