Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Abdülhamit'in Jurnalcisi ve Muhbiri

02 Ağustos 2013 Cuma

Dün 12 Mart askeri faşizminin bir kurumu olan “Sayın Muhbir Vatandaş”ın, “Sırdaş Polis İhbar Noktası” uygulamasıyla yeniden geri getirildiğinden söz etmiştim. Tehlike sanıldığından daha büyüktür ve kimi yetkililerin bile “155’li Alo Polis hattı varken buna neden gerek duyuldu ki” diyerek şaşkınlıklarını dile getirdikleri bu uygulama ile korku toplumunun çemberi iyice kapanacak, tarihin en karanlık totaliter uygulamalarını andıran örnekler yaşanacaktır.
Diktaların yoğunluğuyla, ihbar müessesesinin muteberliği her zaman doğru orantılı olmuştur. Totaliter rejim için makbul olan, her yurttaşın iyi bir
“Sayın Muhbir Vatandaş”a dönüştüğü yönetimdir.
Doğrusu ya ülkemizde de ihbar kurumu her zaman yaygınlığını korumuş
,“Sayın Muhbir Vatandaş”, hep başımızın tacı olmuştu.
Tarihimizde, muhbir vatandaşın en gözde olduğu zamanlar askeri yönetimlerle Osmanlı’da
Abdülhamit dönemidir.
Abdülhamit döneminde muhbire muhbir değil, jurnalci denirdi.
Görülüyor ki ilk modernleştiğimiz alanlardan biri de muhbirlik olmuştur.
Abdülhamit döneminin jurnalleri arasında, çok ilginç olanlardan biri de şudur:
Polisiye romanlara çok düşkün olan ve
Sherlock Holmes öykülerinin hepsini çevirtip okutan Abdülhamit, 1904 yılında Sir Conan Doyle’u İstanbul’a çağırmış, fakat son anda huzura kabul etmeyerek münasip bir şekilde mükâfatlandırdıktan sonra geri göndermiştir.

\n

***

\n

Sultanın kendisini çağırıp nişan ve ihsan ile taltif etmesine rağmen huzuruna kabul edemeyişine anlam veremeyen Sir Conan Doyle, Doğu Ekspresi (Orient Express) ile İstanbul’dan ayrılmıştır.
Sultanın tutkuyla izlediği, yazarı huzura kabul etmemesinin nedeni yazarın İstanbul’a gelişinin akabinde kendisine sunulan şu jurnal olduğu ileri sürülüyor; jurnal metni şöyle:
“Zat-ı Şahanelerinin en sadık ve canını vermeye hazır bendelerinden bulunmam nedeniyle şu hususları bildirmeye cesaret ettim.
Yüksek buyruğunuz sonucu olarak ünlü hikâyecilerden Sir Arthur Conan Doyle isimli İngiliz dün sabah Doğu Ekspresi ile İstanbul’a gelmiştir. Söylenen sözlere göre, bugünlerde huzurunuza kabul şerefini kazanacaktır.
Conan Doyle’un bu daveti kabul etmesindeki gayesi sizin iltifat ve ihsanlarınıza kavuşmakla birlikte, kendisine verilecek özel izinden yararlanarak sarayınızın içini ayrıntılı olarak araştırıp, bunları yeni bir romana konu etmekten ibaret olup, bunun ise herhalde sizin şan ve şöhretinize uygun olmadığı apaçıktır. Conan Doyle bu amacını kendi dost ve yakınlarına bizzat söylediği gibi, hatta söz konusu yeni romanını basacak olan yayıncı ile anlaşma bile yapmıştır.
Edinmeye muvaffak olduğum bu bilgiyi ayaklarınızın altına sunarım. Bu konuda her durumda ferman sizindir.”

\n

***

\n

Abdülhamit hakkında çok ilginç bir eser vermiş olan François Georgeon’un da zikrettiği Conan Doyle’un İstanbul’u ziyareti ve sultana gönderilen jurnali, Erol Üyepazarcı, “Sherlock Holmes’in Maceraları, Sherlock Holmes’in Anıları” adlı kitaptaki yazısında böyle anlatıyor.
Böylelikle dünyaca ünlü polisiye yazarıyla ilgili olarak kaleme alınmış olan trajikomik jurnal, 109 yıl sonra açığa çıkmış oluyor.
Jurnali verenin adı ne yazık ki yazıda yok.
Zaten
“Sayın Muhbir Vatandaş”ın ya da başka deyimiyle muhterem jurnalcinin adının gizli kalmasıydı matlup olan.
Peki Abdülhamit döneminde
“Sayın Muhbir Vatandaş”a jurnalci deniyordu da “muhbir” kime diyorlardı?
O zamanlarda muhbir tabir edilen kişiler ise haberleri alıp belki de okuma yazma kıtlığından dolayı sözlü olarak muhabirlere, muharrirlere nakledenlerdi.
Ne garip değil mi, aradan yüzyıl geçtikten sonra,
Tayyip Bey’in devri iktidarında, bambaşka bir şekilde, bu sefer polise hizmet sunan “muhabir-muharrir-muhbir” karışımı yeni bir tip peydah oldu.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları