12 Temmuz Beyannamesi

04 Ekim 2012 Perşembe
\n

AKPnin 4. kongresinde, tek adamlık tutkunu Tayyip Erdoğanın konuşmaları üzerine bir kez daha başkanlık sistemigündeme geldi.

\n

Kimsenin hakkını yemeyelim! Konuyu ilk gündeme getiren Erdoğan değil. Daha önce Süleyman Demirel de Turgut Özal da aynı özlemi dillendirmişler, hatta az ya da çok yaşama geçirmeyi denemişlerdi.

\n

Bu arada, Tayyip Bey partili cumhurbaşkanlığıfikrini ortaya atarken, Atatürk, İnönü ve Bayarın da partili cumhurbaşkanları olduklarını söyledi.

\n

Türkiyede her şey yarım yamalak biliniyor.

\n

Kimse Atatürkün klasik parlamanter sistemin alışılagelmiş cumhurbaşkanı konumunda olduğunu ileri sürmüyor.

\n

İnönünün de tek parti iktidarının cumhurbaşkanı olarak, kendine özgü bir konumu olduğu, aynı zamanda hem cumhurbaşkanı hem de CHP genel başkanı sıfatını taşıdığı bilinen bir husus. Çok partili yaşamın koşullarıyla, tek parti dönemini karşılaştırmanın bir anlamı yok.

\n

Atatürkün de İnönünün de dönemlerindeki rejimin, Çankayanın tüm yetkileri fiilen elinde topladığı başkancı bir sistem olduğu üzerinde tartışılmayan bir gerçek.

\n

Ancak partili Cumhurbaşkanı İnönü bu niteliğini çok partili rejimi kolaylaştırmak için arabuluculuk yaparken, partiler üstü hakem rolünü de oynamıştır.

\n

***

\n

Demokrasi tarihimiz içinde önemli bir yeri olan olay şöyle cereyan etmişti:

\n

Çok partili yaşama geçildikten sonra yapılan ve DPnin bütün bölgelerde aday göstermediği 1946 seçimlerinin dürüst olmadığı genel kanıdır.

\n

Bu olaydan sonra, çok partili yaşama geçmeye gerçekten kararlı olan İnönü, özgür bir seçim ve siyaset ortamı yaratılması için çaba göstermiştir.

\n

1947 yılında Recep Peker hükümeti sırasında, iktidar ile DP muhalefeti arasında ipler iyice gerilmişti.

\n

İnönü, siyasi yaşamı normal mecrasında sağlıklı bir şekilde seçimlere kadar götürebilmek için duruma müdahale etmek gereğini duydu. Haziran ayından itibaren, Recep Pekeri ve muhalefet lideri Celal Bayarı çağırarak kendileri ile birkaç kez görüştü.

\n

Görüşmelerin sonunda, 11 Temmuz 1947de Anadalu Ajansı ve Radyoyla (o zaman tek devlet radyosu vardı), 12 Temmuzda da ulusal basına verdiği beyanname ile hükümet başkanı ve muhalefet lideriyle yaptığı görüşmeleri anlatmış, sonra da şunları eklemiştir:

\n

...Bu zeminde ben devlet reisi olarak kendimi her iki partiye karşı müsavi derecede vazifeli gördüm... meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız eşit muamele mecburiyeti, siyasi hayat ve emniyetinin temel şartıdır.

\n

***

\n

İktidarın kendilerine karşı baskıcı uygulamalarını eleştirdiği Recep Peker de olaydan kısa süre sonra istifa edecektir.

\n

1950 seçimlerinin tartışmasız şekilde dürüst cereyan etmesi ve iktidarın olaysız biçimde el değiştireceği ortamın oluşmasında 12 Temmuz 1947 beyannamesinin birinci derecede etkili olduğu, bu belge ile Demokrat Partinin herkesin gözünde meşruiyetini kazandığı genel kanıdır.

\n

Hemen belirteyim ki, CHPnin 1947 Kurultayında İnönü yetkilerini fiilen genel başkanvekiline bırakarak partiler üstü bir konuma geçmeye çalıştı.

\n

Diyeceğim o ki, tek partinin partili Cumhurbaşkanı İnönü, kritik anlarda partilere eşit uzaklıkta durmayı başararak, demokrasiye geçişi kolaylaştırmıştır.

\n

Ondan sonra gelen Celal Bayar ise çok partili bir dönemin tarafsız partiler üstü cumhurbaşkanı gibi davranamamış, DP saplı bastonuyla yurt gezilerine çıktığı gibi, 1960ın bunalımlı günlerinde tarafsız bir işlev yüklenerek bunalımı çözmeye, 27 Mayısı oluşturan koşulları engellemeye teşebbüs dahi etmemiş, bağnaz bir tavırla krizin derinleşmesine, rejimin rayından çıkmasına yol açmıştır.

\n

Evet partili cumhurbaşkanı var, partili cumhurbaşkanı var.

\n

Bunları demokrasilerle şekil şartlarının yanı sıra, uygulamanın içeriğinin de önemli olduğunu hatırlatmak babında yazdım.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları