Alev Coşkun

Faiz inadının ağır bedeli

27 Kasım 2020 Cuma

Erdoğan’ın faiz inadına Merkez Bankası’ndan 130 milyar dolarlık rezerv harcandı

Dünkü yazımızda genel olarak AKP’nin ekonomi politikaları üzerinde duruldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon neticedir” cümlesiyle formüle ettiği ekonomi politikası nedeniyle Merkez Bankası başkanları değiştirildi. Bu değişimler ve Merkez Bankası politika faizi ile oynamalar ekonomiyi çok etkiledi. Bugün bu etkiler, rakamsal tablolar verilerek açıklanacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi ekonomi teorilerine dayanarak özerk olması gereken kurumlara müdahale etmesi, Merkez Bankası başkanlarını keyfi bir şekilde değiştirmesi, Türk Lirası’nda ciddi bir değer kaybı, rezervlerde de kriz yaratacak bir erimeye yol açtı.

Tablo 1 ve Tablo 2’de gösterilen durum şudur: Haziran 2019’da Merkez Bankası politika faizi yüzde 24 iken dolar 5.83 düzeyinde bulunuyordu.

Erdoğan’ın müdahaleleri sonucu, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, görevden alındı ve yerine 6 Temmuz 2019’da Murat Uysal geldi.

Bu dönemde Merkez Bankası, politika faizinin Aralık 2019’a kadar her ay düşürüldüğünü ve Aralık 2019’da yüzde 12 düzeyine geldiğini görüyoruz. Bunun anlamı 6 ay içinde politika faizi yarı yarıya düşürülmüş oluyordu.

Bu süreçte dolarda büyük bir oynama görülmüyor.

Ocak 2020’de politika faizi 0.75 daha azaltılarak yüzde 11.25 düzeyine çekilince, dolar da ilk kez 6 TL’nin üstüne çıktı.

Politika faizi nisan ayında yüzde 8.25’e çekilince, dolar 6.17’ye fırladı.

Merkez Bankası bu yükselişe aldırmadan mayıs, haziran, temmuz, ağustos 2020 ayarında politika faizini yüzde 8.25 üzerinde yürütmeye devam etti. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı öyle istiyordu. Dolar da paralel olarak yükselişe geçti ve 7.27’yi buldu. Ekim 2020’de 7.90, Kasım 2020’de 8.44’e ulaştı. Kasım 2018’de 5.71 olan dolar, 8.44’e çıkıyor. Aradaki fark 2.73 liradır. Liradaki değer kaybı yüzde 47’yi aşmıştır.

İşte Murat Uysal’ın görevden alınışı, Naci Ağbal’ın 7 Kasım 2020’de Merkez Bankası Başkanlığı’na getirilmesi, Berat Albayrak’ın “At izi, it izine karıştı” diyerek bakanlıktan istifa edişi, bu ortamda gerçekleşti. Bir hafta içinde Ağbal başkanlığındaki kurul, politika faizini yüzde 5 düzeyinde artırarak yüzde 15’e çıkardı.

İşsiz sayısı

2002 yılında 2 milyon 464 bin olan işsiz sayısı, 2019 yılında 4 milyon 596 bine yükselirken, işsizlik oranıysa yüzde10.3'ten yüzde 13.9’a çıkıyordu.

Bu rakamlar, TÜİK’in rakamlarıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yönetimini baz alarak hesaplayan sendikalar, rakamların ve yüzdelerin daha büyük olduğunu belirtmektedirler. Bu hesaplamalara göre ülkedeki iş ve istihdam kaybı 10 milyonu aşmaktadır. Genç işsizlik oranı ise yüzde 25’e varmıştır.

Her yerden eleştiri

Bu rakamlar karşısında ekonomik durum ekonomistler ve yazarlar tarafından yorumlanıyor, yanlışlar ortaya konuyordu.

Örneğin yazarımız Orhan Bursalı, “...125 milyar dolarını sattılar ülkenin, durmadan yükselen dövizi tutmak için... Bu kadar büyük bir ülke batırma politikası olur mu, olur. (...) 125 milyar doların hesabını birileri vermeli...” diyordu. (Cumhuriyet, 22.10.2020)

İç ve dış borç artıyor

Ekonomiye olan güvensizlik borçların vadesine de yansıdı. İç borçlarda vadeye kalan süre 2.8 yıl, dış borçlarda ise 8.3 yıla düştü. Son 5 yılda borç tutarı 3 katına çıkarken vadenin kısalması kuşkusuz tedirginlik yaratıyor.

Tablo 3’teki borç tablosu bu durumu açıkça gösteriyor. 2015 yılında toplam 678 milyar TL olan borç, 2020 yılında beş yılda üç misli artarak 1 trilyon 934 milyar TL’ye fırlamış bulunmaktadır. Üstelik vadesi de azalmıştır.

Ağbal’ın kararı

Yukarıda belirtildiği gibi Merkez Bankası Başkanlığı’na Naci Ağbal'ın getirilmesiyle, bir hafta içinde, 19 Kasım 2020’de yapılan ilk toplantıda, politika faizi 4.75 baz puan artırılarak 10.25’ten yüzde 15’e çıkarılmıştır.

Merkez Bankası, politika faizi iki ayda yüzde 6.75 artmış oldu. Şu anda Türkiye, dünyada en yüksek politika faizi uygulayan ülkelerden birisi oldu.

Bunun anlamı şudur

Parasal sıkılaştırma, faiz artırma demektir. Böylece Merkez Bankası faizi yükseltmiştir. Ancak enflasyonla orantılı olarak yüksek tutmaya devam edeceğini gösteriyor. Faiz yüzde 15’e çıktı, şimdi Erdoğan’a sormak gerekiyor:

Siz, yüksek faize karşıydınız, “faiz sebep, enflasyon neticedir” diyordunuz. Siz, yüksek faiz politikası vatanı satmak, ülkenin, milletin kaynaklarını yok etmek diyordunuz.

Şimdi faiz yükseldi. Sizin temel söylemlerinize karşı gelindi. Faiz yeniden yüzde 15’e çıkarıldı. Neden bu yanlışta ısrar edildi? Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarlık rezervi neden iki yılda eritildi ve uzmanların son rakamlarına göre neden eksi 46 milyar dolara kadar düştü?

Bu sorular soruluyor ve sorulmaya devam edecektir.

Türkiye’de borçların milli gelire oranı yüzde 137.6’dan 167.2’ye, toplam borç 1.24 trilyon dolara ulaştı. Bu borcun yüzde 50.9’u TL, yüzde 49.1'i döviz cinsinden.

Uluslararası Finans Enstitüsü, ülke borcunun milli gelire (GSYH) oranları dikkate alındığında, en büyük artış olan üç ülkenin Çin, Malezya ve Türkiye olduğunu açıkladı.

Türkiye’de borçların milli gelire (GSYH) oranları dikkate alındığında, 2020’nin üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre hanehalkı borçları yüzde 14.7’den yüzde 18’e, finansal olmayan şirket borçları yüzde 65’ten yüzde 77.5’e, banka gibi finansal şirketlere ait borçlar yüzde 25.2’den yüzde 28.7’ye ve kamu borçları yüzde 32.3’ten yüzde 43’e yükseldi.

Sormak gerek

Bu noktada muhalefet ekonomi politikalarını sert bir biçimde eleştirdi. Bu eleştiriler salt siyasetçi değil, aslında özgeçmişleri nedeniyle konuyu derinlemesine bilen iki siyasetçiden, Faik Öztrak ve Ali Babacan’dan gelmesi dikkat çekici ve önemlidir.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, bilindiği gibi uzun yıllar maliye bürokrasisinde çalışmış ve Maliye Bakanlığı Hazine Müsteşarlığı görevini yapmıştır. Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise uzun süre AKP’nin ekonomi politikasını yönetmiş başbakan yardımcısıdır.

Her ikisinin eleştirilerinin temeli şudur:

1) Bu faiz tartışmaları nedeniyle Merkez Bankası'nın, 130 milyar dolarlık rezervi erimiştir.

2) Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'nin borç miktarı 1 trilyon 860 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Maceranın özeti

Bu maceranın özeti şöyle: “Faiz sebep, enflasyon netice” derken, Haziran 2019’da yüzde 24 olan politika faizi yüzde 8.25’e kadar düşürülmüş, yükselen döviz kurları nedeniyle ve zorunlu olarak Kasım 2020’de tekrar yüzde 15’e yükseltilmiştir. Ancak bu dönemde Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarlık rezervi erimiştir.

Madem indirdiniz, neden yükselttiniz?

Madem yükseltecektiniz, neden indirdiniz?

Halkın yerleşmiş bir söylemi vardır: Madem durum aynı olacaktı o zaman biz bu işi (!) neden yaptık?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk ve karşıdevrim 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları