Tedavilik Arda hastaları

13 Ekim 2024 Pazar

Ölüm anının naklen yayını medya etikçilerinin tartışmaya doyamadıkları bir konu.

Bu defa ölüm, bir futbol maçının naklen yayını esnasında gerçekleşti. O nedenle aslında geriye tartışılacak bir şey kalmadı.

Futbol söz konusu olunca akan sular dünyanın her yerinde duruyor.

Portekiz’de duruyor, Macaristan’da da Tataristan’da da.

Fileleri dalgalandıran bir gol atıldı. Tribünlerden on binlerin alkışı, bağırış çağırışı göklere yükseldi.

O sırada santral yuvarlağına yakın bir yerde sarışın genç futbolcu uçuk bir tebessümle hakemin gösterdiği sarı karta baktı.

Atılan golün arkasında, eskiden “pass” denen şimdilerde de daha akademik olsun diye “asist” dediğimiz fiilin kahramanı genç futbolcu hakeme baktı ve ellerini dizlerine koydu, ardından da sırtüstü dönüp çimlerin üzerine uzanıverdi.

Kimse ne hakemi umursadı ne de sarı kart gösterilen genç futbolcuyu.

Önemli olan goldü ve atılmıştı.

Yaşanan trajedinin kimse farkında olmadı. Maçı TV’lerden izleyen milyonlar da farkında olmadı.

Ama akşam haberlerde bütün dünya tekrar tekrar, kare kare “canlı yayın”la ölümü defalarca izledi durdu.

***

Miklos Feher, futbolda yüzü pek gülmeyen Macaristan’ın en büyük yıldızlarından biri olmaya adaydı. Belçika’nın Benfica’sında oyunuyordu

1.85 boyunda aslanlar gibi 24 yaşında bir gençti. 25 kez milli formayı giymişti.

Yetenekliydi. Tıpkı 1950’lerin 60’ların Puskaş’ları, Czibor’ları gibi bir dünya yıldızı olacağına inanılıyordu.

Macaristan futbolu Türkiye’yle de ortak bir maziye sahip.

Fenerbahçe’nin efsanevi antrenörü Molnar, Puşkaş ve Czibor da dünyanın en iyi futbolcularındandı hepsi de Macar’dı. Macar milli takımı 1950’li 60’lı yıllarda dünyanın önde gelen takımlarındandı.

Ve yeşil sahalarda adı sanı geçmeyen Türk milli takımı, 1956 yılının buz gibi bir kış günü Dolmabahçe’de Macarları 3-1 yenmişti.

O dönemi anımsayacak yaşta olanlar için maç ikinci bir Sakarya Zaferi’ydi.

***

Antropoloji profesörü bir babanın oğlu olan İngiliz yazarı Simon Kuper’in kitabına verdiği ad gibi “Futbol asla sadece futbol değil”di ve hiçbir zaman da olmayacaktı.

***

Macar futbolcunun ölümü iki önemli tartışma başlattı.

Biri futbol eliti diye nitelenen üst düzey profesyonel futbolcuların çalışma tempolarıyla ilgiliydi.

Macar milli takımı doktoruna göre, futbolcu Feher’in ölümü takımlara, seyirciye ve taraftara çok ciddi bir uyarıydı.

Profesyonel sporcuların hem antrenmanda hem de dursuz duraksız oynadıkları maçlarda sarf ettikleri enerji ve efor, insani sınırların çok ötesindeydi.

Bu yüzden bu sporcuların sağlık durumlarının bilinen sağlık kontrollerinin çok daha ötesinde ve yakından takip edilmesi gerekiyordu. Vücutlar aniden iflas edebiliyordu.

İkinci konu ise ahlakiydi. Bir insanın en özel anı olan “ölümü” bu kadar hoyratça, pervasızca ekranlara ve gazete sayfalarına taşınabilir miydi?

Görüntüsü, izinsiz ekrana ya da gazete sayfalarına taşınan kişilere gerektiğinde tazminat ödeniyor. Bunu yapanlar da cezaya çarptırılıyordu.

Yaşayanların hakları böyle korunuyorken ölenlerinkini koruyan bir yasa yok.

Türkiye’de var mı?

***

24 yaşında olan ve haftanın her günü antrenman yapan, çelik gibi bir vücuda sahip bir genç hayata bu kadar kolay nasıl veda eder?

Yanıtı ne kardiyoloji uzmanları verebildi ne de kalp ve damar cerrahları.

Otopsi raporu da ölümün gerçek nedenini ortaya koyamadı.

Miklos Feher, kendisine ait internet sayfasında kendini anlatırken en sevdiği filmin “Gladyatör” olduğunu yazmıştı.

Ölümünün ardından sayfasına milyonlarca mesaj gönderildi. Bir tanesi futbolun tüm sorunlarına yanıt gibiydi:

“Evet sen bir gladyatördün. Kaderi de iki bin yıl önceki gibi ‘ya zafer ya ölüm’ idi. Her şey seyircinin eğlenmesi için. Futbol yöneticileri senin ölümünden kesinlikle ders çıkartmayacaklar. Çünkü onlar için önemli olan tek şey var: ‘The show must go on!- Gösteri devam etsin yeter!’”

***

Milli futbolcu Miklos’un milli maçtaki “naklen ölümü” de 2004 yılında gerçekleşti.

O günden bu yana “yeşil sahada TV’den naklen ölüm” yaşanmadı. Ama az ünlü veya ünsüz çok sayıda futbolcu maç sırasında veya sonrasında son nefesini verdi.

Daha az sarı kart kırmızı kart gösterildiği için değil. 90+2’de Benfica forması ile oynadığı maçta kalp krizi geçirip hayata gözlerini yuman Miklos, futbolu yöneten elitlerin kulağına küpe olduğu için.

***

Akşam Arda ile yatıyor sabah Arda diye kalkıyoruz. Real Madrid’de kendisine çok şans verilmediğinden 90 dakika oynatılmadığından yakınıyoruz.

Önceki gün Karadağ’ı 1-0 yendiğimiz milli maçta Arda ilk 11’de başladı. Ama yerini 83. dakikada Kaan Ayhan’a bıraktı.

Bu durumu bile eleştiren tedaviye muhtaç “Arda hastaları” var.

Miklos öldüğünde Arda daha doğmamıştı. Miklos’u onun için yazdım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Fuzuli takıntı... 29 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları