Önder Sırrı

12 Ağustos 2014 Salı

Sağ ile Sol’un “mucidi” Fransızların ünlü ve köklü sosyalist gazetesi Liberation, R. Tayip Erdoğan’ın seçim başarısını karizmasına bağlıyor:
“Karizma konuşması, üslubudur.
Sokağın ve caminin dilini kullanmasıdır.
Kenar mahalle çocukları gibi konuşmasıdır.
Açık, berrak, net bir dil kullanmasıdır.”

YSK, oyların amacı dışında yorumlanmasına el atmalı...
Seçim sonuçlarını yorumlamak, bir tür kahve falına bakma hadisesidir.
Oyların dağılımı..
Katılım oranı...
Oy vermeye gitmeyenlerin sayısı..
Geçersiz oylar..
Filanca partinin oylarının falanca ilde veya bölgede azalıp çoğalması..
Hele de bu dağılımın haritaya veya grafiğe dökülmesi.
Sahillerin koyu..
Orta bölgenin açık..
Sağ köşelerin morarması...
Telvenin fincanın içinde veya tabağında yayılıp çizgiler halinde sağa sola yayılması.
Veya belli noktalarda yoğunlaşması belagat ve talakat sanatıyla öylesine güzel izah edilebilir ki, dinlerken okurken gerçekten yürekler kabarabilir...
Sinirler gerilebilir..
Artık gelecekten umudu kesmek gereğine...
Üç vakte kadar yeni bir müjde veya felaketin daha geleceğine ve gelmeyeceğine inanabilir insan.

Sezer neyi sezdi?
Eğer “çatı adayı” fikrine en baştan sıcak değilseniz..
Ve o adayın belirlenme yöntemini yanlış bulmuşsanız...
Hele de “tıpıŞ tıpış oy vermeye gideceksiniz!” sözüne takmışsanız..
Sizin için oy vermeye gitmeyenlerin oranından (4 seçmenden 1’i) daha elim ve önemli bir gerçek olamaz.
Bu nedenle de falınızın odağına hemşerileriniz Tuncelilileri yerleştirirsiniz...
Onlardan üçünden birinin oy vermeye gitmediğine..
Ve hatta 11. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in oy vermek yerine Bodrum’da tatili tercih ettiğine takılı durursunuz.
Ve yanlış olmaz...
Ama pek doğru da olmaz.
Çünkü hayat, hele de ülkelerin hayatı bir seçime hapsedilemez!
Gün doğmadan neler doğar ve mutlaka doğacıktır.
İlelebet payidar olan sadece milletlerdir!

Vecizeler savaşı
“Hem Müslüman, hem hırsız olunmaz!” yollu bir vecizenin peşine düşmeyi tercih edenlerdenseniz tehlikeli bir yola girdiniz demektir...
Çünkü “hem Müslüman, hem hırsız, hem de cumhurbaşkanı olanabilir!” diye karşı bir vecize geliştiren milyonlarca seçmen karşısında nutkunuz tutulabilir.
Bu nedenle...
Falcınız veya analizciniz sizi “vecizelere fazla bel bağlamayın!” diye uyarırsa sakın alınganlık göstermeyiniz.

Başka bir açı daha
Bir bakış açışı da şu olabilir:
Tayyip Erdoğan’ın vahşi kampanyasına rağmen, “Yemen ellerinde Veysel Karani” gibi yapayalnız Ekmeleddin İhsanoğlu formülü her şeye rağmen bir başarıdır.
CHP ve MHP örgütleri biraz daha arka verseler, biraz daha topa girseler, Tayyip Erdoğan’ın yüzde 51.7’lik oranı yüzde 1.7 aşağıya çekilecek..
Ve 2. tura kalınacaktı..
Bu ise tam bir felaket olabilecekti.
Çünkü o takdirde..
Erdoğan, “Kürt oyları” için Demirtaş’la gizlice masaya oturacaktı:
PKK ile bazı illerin denetimli özerkliği ve Öcalan’ın Marmaris’te bir tatil köyünde denetimli serbestliği pazarlığına girişebilecekti.
Milyonların verilmiş sadakası ve oyu varmış ki, bu gerçekleşmedi.
Ve Selahattin Demirtaş seçimin “gizli muzafferi” olmakla yetinmek zorunda kaldı.

PKK’ye helal mi?
Kimi kötümser yorumcular (falcılar) sabahtan akşama haftalardır yükselen “Hırsızdan cumhurbaşkanı olmaz!” nidalarına aldırmadan, “Bu toplum hırsızları seviyor galiba!” diyorlar.
Ki bu tamamen yanlış bir değerlendirmedir.
Halkımızın amacı Sayın Erdoğan’ı en tepe noktaya çıkartarak göz önünde bulunmasını sağlamak da olabilir.
Kaldı ki, oylarını sınırlı tutarak, kendisine anayasayı değiştirecek desteği vermeyeceğini de şimdiden ihtar etmiştir.

Başkomutanlık ruhsatı
Halkın verdiği oyların amacı dışında yorumlanması ise bu halkı bekleyen en büyük felakettir.
Erdoğan, geçen yerel seçimleri kazanmakla “Bilal’in sıfırlayamadığı milyonlarca doların” da aklanmış olduğunu söylemişti.
Benzer yaklaşımı Selahattin Demirtaş da kullanırsa, kendisine verilen 4 milyon küsur oyun, aslında PKK cinayetleri için bir helallik olduğu da söylenebilir!
Yani seçim sadece seçimdir!
Anayasaya göre, seçimlerin düzeninden, oyların değerlendirilmesinden sorumlu olan Yüksek Seçim Kurulu “Oylarının amacı dışında yorumlanmasına” yasak getirmelidir!
Yoksa, “Başkomutan” sıfatını da elde eden Tayyip Erdoğan, yarın bir gün, “sınır ötesi fütuhat ruhsatım var!” da diyebilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rastlantı 27 Ekim 2024
Tek şer 2 hayır 20 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları