“Doğa dostu” olmak zor zanaat.

“Konu dostu” olmak ise gazeteciliğin ilk şartı.

Yoksa gazeteciliğe-yazarlığa veda etmek kaçınılmaz.

“Görmemişin kraliçesi ölmüş, cenazesini 11 gündür gezdirip duruyorlar” diye bir yazı yazamazsınız.

***

Saray kaynaklı magazin haberleri Kraliçe Elizabeth’in şapkaları, giysileri kadar rengarenk ve göz alıcıdır ki, dünyaya sattıkları milyarlarca dolarlık ölümcül silahlar haberlerde yer bulamaz.

Varsa yoksa, Cornwall düşesinin köpeği Mimmy’i gezdirirken rüzgârda savrulan eteği ile kuzeninin köpeği Sandy’nin mahcup pozları.

Yazılmamış anayasalarındaki değişmesi teklif dahi edilemez maddesine göre kraliyetin en temel görevi, İngiliz halkının ve dünya milletlerinin magazin ihtiyacını birinci elden karşılamaktır.

Bu nedenle paralel temalı dizi filmler, piyesler onlarca yıl gösterimde kalır.

Aralık 1960 tarihinden beri gösterimde olan Coronation Street (Taç Giyme Töreni Sokağı) TV dizisi 9 bin küsur gösterimi geride bırakmıştır.

İngiltere demokrasinin beşiği, Magna Carta’nın anavatanıdır.

Ama kraliyet de İngiltere için her şeydir.

Ahalinin hayallerinin kaynağıdır.

Herkesin hayali kendine.

Bizim Orhan Veli’ye göre lağımcınınki hamamda göbek taşına yatıp keselenmek.

“Sütçü Teyze”ninki zengin olup hiç çalışmamak.

Londralı badana boya işçisinin hayali de gece Buckingham Sarayı’na girmek ve kraliçenin odasına süzülüp yatağında onunla dertleşmek.

Evet yatağında ve evet sadece dertleşmek.

***

Dünyada her şey mümkün.

Yeter ki kafaya iyi takılsın. “Yaşam koçları” öyle ezberletiyorlar ya.

Kral 3. Charles ile aynı yıl Londra’da doğdu.

Ailesi kraliçeye hayrandı. Bu yüzden kız kardeşlerinin adı Elizabeth ve Margaret idi.

Okuyamamıştı. Orada burada geçici işlerde çalıştı. Boyacı badanacı oldu. Ama aklı hep sarayda idi.

1972’de evlendi.

Devrimci İşçi Partisi’ne üye oldu.

Devrimin ve işçi sınıfının şanlı bayrağını yükseltmek üstüne artık farz olmuştu.

Saraya kapıdan giremeyeceğini bildiği için pencereden girmeyi denedi ve başardı.

Niyeti kraliçe ile odasında dört çocuğunun istikbali ve eşi ile yaşadığı sorunlarını konuşmaktı.

Yardım istemeyecekti. Saraya avuç açanı devrimin lanetleyeceğine inanıyordu. Amacı sadece dertleşmekti.

Kapıdan giremeyeceğini bildiğ için duvarı aşarak saraya ulşmayı başardı.

Su borusundan tırmandı. Kilitli olmayan pencereden içeriye girebildi. Uzun koridorlardan birinde kat hizmetçi görüp bağırınca geri dönüp kaçmayı başardı.

Olaya savcılık el koydu. Ancak hizmetçinin ifadesi inandırıcı bulunmadığından dosya kapandı.

***

Bu kez 9 Temmuz 1982’de sabaha karşı 4.3 metre yüksekliğindeki dikenli tellerle örülmüş duvarı aştı.

Kanalizasyon borusundan tırmanarak saraya girmeyi ve kraliçenin odasına girmeyi başardı.

Kraliçe perdenin oynamasından rahatsız olup uyandı.

Yatağının ucunda oturan adamımızla göz göze geldi.

Polisi çağırmak için iki kez saray santralını aradı. Ama ulaşamadı.

Bu sırada kraliçenin köpeklerini gezdiren uşak Paul odaya girince Michael dışarı çıktı.

Polis kapıda idi zaten.

Yargılama Pembe Panter dizisi gibi gerçekleşti.

Kraliçenin odasına girmekle suçlanmadı. Akıl sağlığının yerinde olmadığı gerekçesiyle üç ay hastanede yattı.

Serbest bırakıldı.

Bu arada kraliçenin eşi Philip ile değil aynı yatakta aynı odada yatmadığı da dünya alemin bilgisine sunulmuş oldu.

Bu gerçek sayesinde kraliyet ailesinin uzun yaşamasının sırrı aralanmış oldu.

Kraliçenin eşi son nefesini verdiğinde 99 yaşındaydı.

Kraliçeyi 95 yaşındayken dul bırakıp göçtü gitti.

Uzun yaşamın sırrı ayrı yatakta ayrı odada yatmak mı?

Konu saray dedikoducularının insafına bırakıldı.