İbadet ve siyaset şekli olarak ölüm

25 Ağustos 2015 Salı

Haber de başlık da BBC’nin:
“İbaret şekli olarak ölüm seçilebilir mi?”
Seçilebiliyormuş!
Ölüm, “siyaset biçimi” olarak da seçilebilir mi?
Araştırdık.
Seçilebiliyormuş!
Yeter ki “vatandaşın yararına” olsun!
Önce BBC haberini tamamlayalım:
Olay yeri Türkiye değil, Hindistan...
İngiliz kamusal yayın kuruluşu, Hinduların, ölümü ibadet sayan Caynizm kolundan bir rahibeyi konuşturmuş:
“Ölüm çok heyecanlı bir şey. Hayattan bezdiğiniz için değil fakat yeni bir şey edinmek için ölüme yürürsünüz. Bu yepyeni bir ülkeyi ziyaret etmek kadar heyecanlıdır!”

***

Rahibeye göre eceliyle değil, “kendi eliyle ölüme gitmek” çok heyecanlı imiş...
Olabilir. Denemesi bedava.
Rahibe Hanım, zaten kendisini Allah’a adamış.
Ha bir yıl önce, ha beş yıl sonra.
Tercihe bağlı ölmenin ibadet sayıldığını haber yapan BBC, nedense fırsat çıktıkça “kefen giyerek yola çıktığını” ilan edip duran bizim Tayyip Bey gibi, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da “şehitlik talebi”ni de haber yapmadı.
Belki de haklılar...
Kefen giyip meydanlarda “öl de ölelim!” diye haykıran meczupların ülkesinde demek bizim sayın bakanın “şehit olmak istemesi” yeterince ciddi bulunmadı.

***

Oysa ki şehitlik veya şehadet sadece İslamiyetin en ciddi, en önemli payelerinden.
Kuranıkerim, şehit olanların doğrudan cennete gideceğini müjdeliyor!
Ancak anayasamız, sayın bakanları, öteki bakanların ortak eylemlerinden de sorumlu tutuyor.
Yani, 4 mevkidaşının ayakkabı kutularında, elbise torbalarında ve çikolata kutularında zuhur eden dolarlarının da hesabını vermek durumunda.
Ama Tayyip Bey’in cerbezesi sayesinde bu dünyada bunlardan şimdilik kurtulmuş görünüyor.
Şehitlik istemesi, belli ki “ilahi adalet”ten de sıyırmak için.
Çünkü Kuranıkerim, “şehitlerin doğrudan cennete gideceğini” müjdeliyor.
Öyle ki Diyanet yetkilileri şehitler için kefen şartı bile olmadığını belirtiyorlar.
Şehit oldukları yerde defnetmek gerekiyormuş.
Acaba Sayın Bakan nerede şehit olmayı, yani cennete nereden hareket etmeyi arzu buyurur?
Elbette ona en uygun yer Soma’da 301 işçiye mezar olan maden ocağının girişidir.
Ancak burada bir sıkıntı çıkabilir.
Çünkü talebini gerçekleştirse şehit bile olsa “kul hakkı” insanın peşini bırakmıyor.
Şehitlerin yerleri cennette hazırmış.
Hiçbir sorgu suale tabi tutulmadan Sırat Köprüsü’nden geçip cennetin kapısına dayanabiliyorlar.
Ancak üzerlerinde kul hakkı varsa kapıdan içeri alınmıyorlar.
Ölen 301 madencinin üzerindeki kul hakkı önceki gün mahkemece saptandı.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi, madeni işleten işvereni yüzde 100 sorumlu buldu.
Madenden işveren sorumlu, işverenden ise siyaseten elbette bakanlık ve Sayın Bakan sorumlu.
Sayın Bakan’ın tam da mahkemenin kararı sırasında “şehit olmak” istemesi boşuna değil.
Belli ki şehit düşmeyi, “niyazi olmaktan” kurtulmanın bir yolu olarak görüyor.
Tam da İngilizlerin uyanık politikacıyı tanımladığı gibi:
“Akrobat gibidirler. Yaptıklarının tam tersini söyleyerek dengede dururlar!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rastlantı 27 Ekim 2024
Tek şer 2 hayır 20 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları