Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Devletin Faili Meşhur CD'cileri!
“Allah’ın sopası yok ki...”
Tanrı’nın, hakkaniyet ve adaleti insanlar gibi değil de, kendi yöntemleriyle göstereceğini belirten, Türkçemizin en güzel deyimlerinden!
Allahın sopasbı yoktur!
O sopayı Amerikan Başkanı’nın eline tutuşturur!
Ve “seninle konuşma pozu” diye dünya âleme gösterir!
Ve merhum Bülent Ecevit’e yaptığın haksızlığın vebali de böylece ödenmiş olur!
Ecevit’in, nezaketi gibi, Türkiye’nin ulusal onuruna düşkünlüğünü de tüm dünya bilir.
Başkan bile olsalar Amerikalıların hödük olabileceği de herkesin malumudur!
Kendi sekreteriyle bile ceketi ilikli konuşan Ecevit’in, poposu koltuğa dayalı Bill Clinton’la çekilen fotoğrafını yıllarca istismar edenlere bir yanıttır, Obama’nın sopalı fotoğrafı!
Allah’ın sopası yoktur.
Ama Obama’nın vardır!
CHP’li Umut Oran TBMM Başkanı aracılığıyla Başbakan’a önerge ile sormuş:
“O sopalı resmin anlamı ve mesajı nedir?”
Başbakan’dan yanıt gelmeyecektir!
Çünkü, büyük olasılıkla TBMM Başkanı Cemil Çiçek önergeyi işleme koymayacaktır!
Gerekçesi de hazırdır: “İçtüzüğe göre, soru önergeleri yorum ve kişisel görüş taşıyamaz. Taşırsa işleme alınmaz!”
Aslında “sopa mesajı”nı Profesör Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na sormak gerekir.
Çünkü, “sopa” diplomatik bir deyimdir, ama “havuç” ile birlikte, “stick and carrot” yaklaşımı diye, birlikte kullanılır.
Siyaset sembollerle yapılır.
Amerikan siyasetinde “eşek” mübarek bir hayvandır.
Demokrat Obama’nın partisinin amblemi eşektir.
Diplomaside de bir ülkeye bir iş yaptırılacaksa, eşeğin önünden bir havuç sarkıtılır.
Havuca uzandıkta eşek hareket eder. Ama havuca da bir türlü ulaşamaz.
Bu yüzden duraklarsa, bu kez sopayı yer!
Daha milletvekili bile seçilmeden Amerikan başkanlarıyla samimiyet kuran Tayyip Erdoğan’a “havuç” olarak ne gösterilmiştir?
Bunu Abdullah Gül dışında bilen bir tek Allah’ın kulu yoktur.
Ama sopanın ne olduğu cümle âlemin malumudur.
Sopa zamana, zemine göre değişir!
Çoğu zaman PKK’dir...
Bazen Fethullah Gülen olur....
Ekseriyetle de ekonomik krizdir!
Obama’nın elinde “sopa” var, ama “havuç” görünmüyor!
Havuç belli ki masadaki çekmecelerden birindedir.
Ama Tayyip Bey’in kulağına fısıldandığı da kesindir!
Sağlık Bakanlığı, piyasadaki damacana suların sağlığa aykırı olduğunu açıkladı.
Hangi firmaların pis ve mikroplu su sattığını ilan etmeyi de bugüne bıraktı.
Bir hafta boyunca halkımız bu suları satın alıp içmeye devam etti.
Kenara çekildi.
Sadece İstanbul’da günde 1 milyon adet damacana su satılıyormuş.
Tüm yurtta yılda kaç milyon adet damacana su satıldığını Maliye bile bilmiyor.
Çünkü biri kapanıyor, yenileri yeni isimle piyasaya çıkıyor.
Sudan para kazanmak elbette çok güzel.
Ve su piyasası giderek genişliyor.
Kimin sayesinde? Evde musluktan akan suyu içilemez halde tutan belediyeler sayesinde!
Musluk suyu içilemiyor!
Ama halkımız o “içilemez” su için her ay tonla para ödüyor!
Ankara, İstanbul belediye başkanları sabah akşam Avrupa kenti olmakla
övünüyorlar.
Ama evlere “içilemez” su satmaktan da hicap duymuyorlar.
Paris’ten Londra’ya, Roma’dan Oslo’ya tüm Avrupa, evindeki musluktan akan suyu içiyor.
Bizimkilere ise damacana su şirketlerini zengin etmek düşüyor.
Belediyelerin bu firmalarla gönül bağı mı var, yoksa para bağı mı?
Her iki üç yılda bir kaldırım taşı yenileyerek, kavun karpuz festivali düzenleyerek, statlara, meydanlara iftar sofrası kurarak vatandaşın gözüne girmeye çabalamak yerine...
Kentlerde şebeke suyunu içilebilir hale getirseler...
Hem daha çok oy hem daha fazla sevap kazanacaklar.
Ama...
Musluk suyunu içilemez halde tutmak...
“Damacana piyasasını” desteklemek belli ki daha kazançlı!
Elbette Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin niyeti “Devlet kimsenin cebine esrar koymaz!” diye temenni bildiren eski TBMM Başkanımız Hüsamettin Cindoruk’u yalanlalamak olamaz!
Zaten “devlet” de Binbaşı Temel Karslıoğlu’nun evine esrar koymamış.
Sadece “çocuk pornosu” CD’si koymuş.
Böylece Silivri’de, aylardır haykırılan bir gerçek ilk kez “mahkeme kararına” dönüşmüş oldu.
“Kötü niyetli kişi ya da kurumların” sanığı kararlamak için evine CD koymuş olacağı kararı, kendi çapında bir devrimdir.
Ama asıl devrim, bu “kişi veya kurumların kimler olduğunun” araştırılmasına karar verilmesi, bulunması ve en ağır cezalara çaptırılmasıdır...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
- ABD seçimleri dünyayı nasıl etkileyecek?
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan'ı yenen isim belli oldu
- Özgür Özel Esenyurt'ta konuşacak
- Vaizden Atatürk ve Cumhuriyete hakaret
- Akşener’den kayınbiraderi hakkında suç duyurusu
- Ersan Şen ve DEVA Partili Ekmen arasında büyük tartışma
- 'Ben şimdi 'I love you' desem...'
- Amca Salim Güran cinayet gecesi dereye gitmiş!
- Belediyelerin gelirlerini nasıl etkileyecek?
- Kılıçdaroğlu'nun 'sine-i millet' çıkışına yanıt
- 'Kimsenin hakkı da haddi de değil'