Ahmet İnsel

Artık hercümercin pivotuyuz

16 Şubat 2016 Salı

Geçen hafta Münih’te toplanan Güvenlik Zirvesi tarihe yeni bir büyük savaşın son toplantısı olarak mı geçecek? Fazla karamsar bir beklenti olabilir ama artık ufkumuzda vekâlet savaşlarının daha kapsamlı savaşlara dönmesi ihtimali var. Ve Türkiye bu yeni savaş ihtimalinin merkezinde yer alan bir “pivot ülke” şimdi. Ahmet Davutoğlu’nun derinlikli stratejisinin hedefi Türkiye’nin bölgesel güç ve merkez ülke olmasıydı. Bugün bütün bunlar gündemden kalktığı gibi, Rusya ve Batı ittifakının arasında verecekleri yeni bir soğuk ve belki sıcak savaşın “pivot ülkesi” konumunda artık Türkiye.
Rusya’nın yakın geçmişte kendini aşağıladıklarına inandığı ABD ve genel olarak Batı’dan öç almasının yeni sahası, Gürcistan, Ukrayna ve Kırım’dan sonra, yakın gelecekte belki Türkiye olacak. Moldavya da bu iş için kenarda tutuluyor. Bu amaçla Rusya bugün Türkiye’yi Suriye’ye müdahale etme yönünde açıkça kışkırtıyor. Azez’i dün bomba yağmuruna tutarken, sanki açıkça “gel de vur hadi!” diyordu. Ahmet Davutoğlu’nun “Azez’den hemen çıkılacak!” emriyle alay ederken, “Minnig Havaalanı’nı bombalar, kullanılmaz hale getiririz” tehdidinin de hayata geçmesini bekliyor Rusya.
Türkiye’nin angajman kuralı ve benzeri gerekçelerinin bir karşılığının olmadığını bilen ABD ve Fransa ise, alelacele Türkiye’den YPG güçlerine yönelik top saldırısına son vermesini talep ediyorlar. Endişeleri, bu saldırılara cevap verilse ve bunun gazıyla Türkiye Suriye’ye girmeye kalksa, avını kollayan bir yırtıcı hayvan gibi pusuya yatmış olan Rusya’nın istediğinin gerçekleşecek olması. Başta ABD olmak üzere, Batı güçleri bu durumda pek yapacak bir şeylerinin olmadığını, NATO antlaşmasının beşinci maddesini yürürlüğe sokmanın ne gerçek nedeni olduğunu ne de bunu kimsenin isteyeceğini gayet iyi biliyorlar.
Pivot ülke” Türkiye, birçok ikili ihtilafın ortasında kalmış bir “pivot” görünümde artık. Bir yanda arkasında ABD ve Rusya’nın olduğu Kürtlerle bilek güreşi veriyor, diğer yanda Rusya’nın “sadece domateslere
ambargo koymakla yetinmemekte” kararlı olduğu bir intikam hedefi ve üçüncü olarak İran’la Suudi Arabistan’ın çatışmasında komşusu İran karşısında ister istemez taraf. Türkiye diplomasisi çoklu bir kapana yakalanmış durumda ve öfke gösterileri içinde büyük büyük laflar edip, çırpındıkça kapanın ipleri elini kolunu daha fazla bağlıyor. Bu kapanın argoda bir adı vardır, bilen bilir.
Ahmet Davutoğlu 5 Mart 2013’te Yeni Şafak’ta yayımlanan söyleşisinde, “Türkiye gibi kadim güçlerin yükseldiği bir dönemde olduğumuzu” iddia ederek, yeni bir kırılma dönemi yaşandığını, son yüzyılın “kapatılması gereken bir parantez” olduğunu söylüyordu. “Osmanlı’dan sonra başlayan ayrışma bir parantezdir” diyordu. Davutoğlu’na göre, “Tarih coğrafi sınırlara isyan ediyordu ve biz bu parantezi mevcut sınırlara saygı göstererek” kapatacaktık.
Bu öngörülerin bir kısmı gerçekten gerçekleşiyor ama kadim güç olarak bölgede Türkiye değil Rusya ve İran yükseliyor. Ayrıca tarihin coğrafi sınırlara isyan etmesinin sonuçlarından biri, iktidarda bir müddet daha kalma şansı çok artan Beşşar Esad’ın, hamisi Rusya aracılığıyla, İskenderun Sancağı konusunu gündeme getirmesi artık olabilir. Le Monde’un Moskova eski muhabiri Marie Jégo, Rusya’nın, Transnitri, Donetsk, Abhazya, Güney Osetya gibi “gri egemenlik alanları” yaratma konusunda pek mahir olduğunu bu vesileyle hatırlatıyor son yazısında.
Türkiye artık yeni küresel dengelerde siyasi alanın merkezinde yer alan, kanat değil, pivot ülke konumunda” diye şişinirken gelinen noktada, çaresizlik içinde “ritmik” biçimde yerinde zıplayan, “proaktif diplomasi” adına pek kimsenin takmadığı kırmızı çizgiler ilan eden ve Rusya’nın Batı’dan öç alma hırsı için “pivot” olarak kullanmak için pusuda beklediği bir ülke var.
Türk’ün Türk’e propagandasının bedeli bu. Ve bu bedel çok daha ağır olabilir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları