Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye devasa bir mezbahadır artık!

11 Ağustos 2024 Pazar

Meğer “Türkiye Yüzyılı” dedikleri buymuş. Hedefleri ülkeyi devasa bir ölüm çukuru haline getirmekmiş. 

İş cinayetlerinde ölenler, maden ocaklarında can verenler, demokratik protesto hakkını kullandığı için TOMA’larla ezilenler ve rant için katledilen doğa gibi sokakta yaşam mücadelesi veren hayvanları da ölüm çukurlarına atıyorlar.

Katliam yasası ortada yokken de yıllardır hayvanlara şiddet uygulayarak öldüren belediyeler, son dört yıldır sokak hayvanlarına karşı yürütülen operasyon sırasında da vahşeti sürdürüyordu. AKP’li cumhurbaşkanı yasayı imzalar imzalamaz ise bu katliamlar yasal kılıfa kavuşturuldu ve ilk olarak Niğde’de, ardından Ankara’nın Altındağ ilçesinde belediyelerin açtıkları ölüm çukurlarında hayvan cesetleri bulundu. 

KAN DONDURAN KATLİAM GÖRÜNTÜLERİ 

Her iki kurum da o çukurların doğal yolla, trafik kazasında ya da enfeksiyona bağlı nedenlerle ölen hayvanların gömüldüğü hayvan mezarlığı olduğunu açıklasa da gönüllüler, uzmanlar ve avukatlar darp edilmiş, parçalanarak vücut bütünlükleri bozulmuş, kafaları ve patileri kesilmiş, bağırsakları dışarı çıkmış, verilen zehrin enjektörü bacağında kalmış hayvan cesetleri ile karşılaştı.

Hayvan bakımevlerinin içine girdiklerinde ise karanlıkta korkudan sinmiş, aç ve susuz bırakılmış, bir metreyi bile bulmayan zincirlerle bağlanarak hareket olanakları kısıtlanmış, bir deri bir kemik kalmış köpekler buldular.

Ölüm çukuruna atılanların içinde, fotoğrafını gördüğünüz gözü açık giden bu köpek de vardı. Gebeydi.

Aralarında iki gün önce süt veren anne bir köpek vardı. Üç ayaklı bir köpeği birkaç gün önce sağlam görenler, onunla son kez çukurda karşılaştı.

Her birinin farklı bir öyküsü vardı. Hepsini katlettiler!

Tepkilerin çığ gibi büyüdüğü sosyal medyada yazılanları okuyorum, adlarını gizleyen bir grup trol “Oh, iyi olmuş” derken çoğunluk ortaya dökülen video ve fotoğrafların yarattığı sarsıntıyla travma geçiriyor.

KESİLEN KAFALAR, YOK EDİLEN CANLAR...

Hayvanlar için de adalet ve yaşam hakkını savunmak için mücadele veren bir insan olarak hissettiklerimi anlatmam kolay değil ancak dürüstlükle deneyeceğim. Çünkü bu travma toplum için bir dönüm noktasıdır. 

Daha önce hiç mezbahaya girdiniz mi bilmiyorum, aranızda girenler vardır mutlaka. İnsan türünün yarattığı en dehşet verici yerdir. Yaşamak için direnen hayvanlar orada öldürülür ve bu tüm dünyada yasaldır. 

Ne yazık ki çoğu insan, her yasal olan meşru ve doğru mudur diye sorgulamaz ve genel kabul gören kurala uyar. Benim içinse hayvan öldürmek ve sömürmek, bu dünyaya ilişkin reddettiğim birçok normdan biridir. Çünkü kafası kesilen köpek ile kafası kesilen kuzu arasında, yaratılan yıkım ve yok edilen haklar açısından hiçbir fark olmadığını biliyorum.

Bu nedenle bir başkasının yaşamını kendi alışkanlıklarım ya da inancım için yok etmenin yanlış olduğunu anladığımdan bu yana da yaşarken yaşatmak için mücadele ediyorum. Ancak son yaşananlar, Türkiye’nin AKP iktidarında hemen her alanda olduğu gibi hayvan hakları bakımından da yüzyıl geriye gittiğini gösteriyor. Biz bu türcü dünyada tüm hayvan sömürülerini sonlandırmak için veganizmi anlatmaya çalışırken, şimdi Türkiye’de toplumda yüzyıllardır “dost” olarak nitelenen hayvan türlerinin en temel hakkı olan yaşam hakkı bile yasayla yok edilmiş durumda.

İnsan ve insan dışı hayvan arasındaki ilişki temelden değişmedikçe; insanın “üstün bir sahip”, insan dışı hayvanın insandan daha aşağı bir “yaratık” ya da “köle” gibi görülmesine son verilmedikçe, hayvan kullanımı ve sömürüsü sonlanmadıkça hayvan katliamları da bitmeyecek. Değişim olmadıkça birileri her gün öldürmek için bir gerekçe bulacak. 

Bugün varılan noktada ise Türkiye devasa bir mezbahadır artık!

Okuyucularıma not: Bir haftalık kısa bir ara vereceğim. Tekrar buluşmak dileğiyle.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları