Toplumun huzurunu gerçekleri yazan gazeteciler değil, tarikatçılar bozar!

15 Eylül 2023 Cuma

13 Eylül’de gazetemize gelen bir görevli, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na ait bir çağrı kâğıdını bırakıp gitmiş. Şüpheli olarak aranan benmişim. Nedir diye bakınca fotoğraftaki metni okudum. 

4 Ağustos’ta bu köşede “Devlet korumasındaki çocuklar tarikat kampında” başlıklı yazım yayımlanmıştı. O yazımda (https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/devlet-korumasindaki-cocuklar-tarikat-kampinda-2105275) anlattığım haber, soL Haber portalına aitti. Nur Cemaati’nin bir kolu olan Suffa Vakfı ile bağlantısı bulunan Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük tarikat kampına devlet korumasındaki çocukların gönderildiğine ilişkin haber, çok ses getirdiği için medyada yaygın olarak yer almıştı.

Ben de haberi oradan alıntılayıp Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu konudaki açıklamasına yer verdim. Bakanlık, dernekle protokol yapıldığını ve yasal olduğunu belirtiyordu. 

Bunun üzerine bakanlığa bağlı çocuk evlerinin açılmasının, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’yla açıkça belirlendiğini, bu evleri ve benzer amaçlı merkezleri açma yetkisi olan tek kurumun bakanlık olduğunu ancak denetimle birlikte demokratik toplum örgütlerinden destek alabileceğini yazdım ve “sivil toplum kuruluşu” adı altında tarikatlar ve cemaatler ile işbirliği yapılmasını eleştirdim.

TAM DA BU DÖNEMİN ‘ADALET’ ANLAYIŞINA UYGUN!

O yazı nedeniyle hakkımda “iftira, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma” suçları kapsamında soruşturma açılmış! Benim yazımın bu kapsamda suç teşkil edecek hiçbir yanı yok. 

Üstelik daha sonra bu olay kamuoyunda tepki yaratınca “kampın aniden sekiz gün erken bitirilerek çocukların devlet kurumuna döndüğüne ve kampa ilişkin görüntülerin resmi hesaplardan silindiğine” dair haberler de medyada yayımlandı. 

Bunların hepsi kayıtlı ve kanıtlıyken bu olaya tepki gösterenlerden biri olduğum için bana soruşturma açılması, herhalde sindirme amaçlı. Tarikatlara çocuk teslim edenlerin ve tarikatçıların sorgulanacağı yerde, benim sorgulanmam tam da bu dönemin “adalet” anlayışına uygun görünüyor.

GAZETECİLİĞİ SUÇ HALİNE GETİREMEZSİNİZ

Kurdukları dernek ve vakıflar aracılığıyla eğitim alanında da faaliyet gösteren tarikatların, 1925 tarihli Devrim Kanunu ile kapatılmış olduğu gerçeğini sürekli hatırlatmam mı huzursuz ediyor?

Laikliği savunmamdan rahatsızlık duyanlar, bu şekilde mesleğimi yapmamı engellemeye mi çalışıyor?

Anayasayı açıkça çiğneyenler değil de anayasaya uyulsun diyenler mi huzur ve sükûn bozuyor?

Bu ülkenin huzurunu, halkın bilgi alma hakkını kullanması için çalışan ve gerçekleri yazan hiçbir gazeteci, yasalara uygun olarak bilimsel ve laik eğitim verilsin diyen hiç kimse bozmaz. 

Asıl huzur bozan, laiklik karşıtı yasadışı tarikatlar ve cemaatler ile onların 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminden bile hiçbir ders çıkarmayan müritleridir!

Asıl huzur bozan, çocukları tarikatçılara teslim ederek ülkenin geleceğini karartanlardır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları