Sözde laik Cumhuriyetçiler susarken, siyasal İslamcılar yıka yıka ilerliyor!

12 Temmuz 2020 Pazar

Sonunda AKP’li Cumhurbaşkanı, bir yıl önceki sözlerinden çark edip Ayasofya’nın statüsünü cami olarak değiştiren kararnameyi imzaladı. 24 Temmuz’da kılınacak ilk cuma namazı ile açılışı yapacaklarını da duyurdu.

Oysa Ayasofya’nın bir bölümü, zaten 1991’den beri ibadete açık; orada namaz da kılınır, ezan da okunur. Şimdi sanki orada 86 yıl sonra ilk kez namaz kılınacakmış gibi gösteriliyor.

Sık sık tarihsel işaretler kullanan AKP’nin, 24 Temmuz tarihi ile de mesaj verdiğini düşünenlerdenim. O gün Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olan Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıldönümü. Siyasal İslamın Lozan’ı karalama çabalarını, “Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar” sözlerini de unutmuş değiliz...

***

Bazıları Erdoğan’ın yine gündem değiştirmek için bunu yaptığını söylüyor. Oysa onun çok ötesinde rejim değişikliğine yönelik işaretlerin verildiği bir olay bu.

Ayasofya’yı cami yapmakla birkaç hedefleri olabilir.

Birincisi, muhalefeti bu tartışmanın içine çekip, laik kesim ile dindar/dinci kesim arasındaki kutuplaşmayı din üzerinden artırmak.

Durduk yerde dini bir ihtiyaç ya da hukuki bir sorun yokken, iktidar niye bunu yaptı diye soruyor insanlar. Mesele siyasi...

Geçenlerde bu köşede yazdığım gibi, AKP’liler de oy kaybettiklerini görüyor. Mevcut seçim sistemini yeniden yönetime el koyabilecekleri şekilde değiştirdikten sonra en kısa zamanda seçime gidecekler.

O arada kendi kitlelerini konsolide etmek istiyorlar. Laik kesimden oy almayı hedeflemediklerinden yine kutuplaşmayı derinleştirecek şekilde hareket ediyorlar. Son aylarda yaşanan birçok gelişme de bunun göstergesi.

Sürekli yeni krizler yaratılarak gerginlik artırılıyor. Başından beri seçimlerde izledikleri yöntem de bu zaten.

İkincisi, Ayasofya kararına diğer devletlerin göstereceği tepki için “egemenlik haklarımıza müdahale” diyerek sahte bir antiemperyalist bir görüntü vermek.

Üçüncüsü, laik Cumhuriyeti siyasal İslam yörüngesinde dönüştürme yolunda önemli bir hamle yapmak.

Atatürk’ün imzaladığı 1934 tarihli kararnameyi iptal ederek verdikleri mesaj, doğrudan Cumhuriyet dönemini hedefliyor. Nitekim Erdoğan, dün Ayasofya ile ilgili değişikliği duyururken “Tek parti döneminde alınan bu karar, tarihi ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı” diyerek ağır bir suçlamada bulundu.

***

Erdoğan’ın siyasi sorumluluk almak yerine araya Danıştay’ı soktuğu kararın gerekçesi ise durumu iyice vahim hale getiriyor. Çünkü gerekçe “padişahın fetihten kaynaklanan mülkünü cami olarak vakfetmiş olmasına” dayandırılıyor.

O halde sormalı:

Cumhuriyet ilan edilince padişaha ait mülkler kamulaştırılmadı mı? Türkiye Cumhuriyeti’nin Danıştay’ı 2020 yılında Ayasofya için hâlâ “padişahın mülkü” diyerek bu kararı verebiliyorsa, bu durumda padişahların yaşayan vârisleri, hak iddiasında bulunabilecek mi?

Bir de insanın aklına ister istemez acaba Atatürk’ün aldığı başka hangi kararlar iptal edilecek diye geliyor...

***

Ayasofya’nın dönüşümünü, laik Cumhuriyete karşı bir rövanş olarak görmek gerekir.

Sonuçta ülkenin kurucusunun imzası, dünyaya barış ve laiklik mesajı verdiği bir karardan silindi. Onun yerine Erdoğan’ın imzası konularak, laikliğe darbe niteliğinde ve tüm dünyada tepki toplayan bir karar hayata geçirildi.

Bunlar olurken Atatürk’ün kurduğu CHP ne yapıyor?

Ayasofya’yı cami yapacaksa yapsın, bir kararnameye bakar” demekten öteye geçmeyen kaçak tavrını sürdürüyor...

Gerçekleri anlatma cesaretini yine gösteremiyor...

Atatürk’ün imzasına sahip çıkmıyor...

Yıllardır laiklik çiğnenirken konuşmayanların ürkek muhalefetinden beklentim yok. Ne acıdır ki sözde laik Cumhuriyetçiler susarken, siyasal İslam yıka yıka ilerliyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları