Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Laikliğe saplanan hançerler

15 Nisan 2022 Cuma

Birçok demokratik kitle örgütü ile aydınları bir araya getiren Laikliğe Çağrı Birlikteliği’nin Diyanet Akademisi’ne karşı mücadele bildirgesi, medyada fazla yer bulamayan bir konuydu. Çağrı yapılan siyasi partiler ise bu önemli meseleyi yine umursamadı.

Ama zaten umursayacak olsalardı, Diyanet Akademisi Yasası’na olumlu oy vermez, çekimser kalmaz ve bu yasa görüşülürken TBMM’ye gelirlerdi.

Çoğu gelmedi...

Gelmedikleri gibi TBMM’de bulunan az sayıda muhalefet milletvekili de laikliğe ve Eğitim Birliği Yasası’na vurulan büyük darbeyi direnç göstermeden usulca karşıladı. 

Hem doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı’na doğrudan bağlı bir akademi kurarak laikliğe aykırı bir kurum oluşturdular hem de Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün görevleri genişlettiler... Yasa geçince Diyanet İşleri Başkanı’nın kendilerine teşekkür etmesi de bundandı.

AKP ve MHP’lilerle birlikte bazı CHP’li ve İYİ Partili milletvekillerinin olumlu, HDP’lilerin çekimser oyları, TİP ve Memleket Partisi milletvekillerinin de Genel Kurul’a katılmaması sonucunda 0 “ret” oyu ile yasalaşan Diyanet Akademisi Yasası, anayasadaki laik devlet ilkesine ve Öğretim Birliği Yasası’na bir hançer gibi saplandı.

Laikliğe Çağrı Birlikteliği, benim de bu konuda daha önce yazdığım yazımda vurguladığım gibi, Diyanet Akademisi’nin “medrese” olduğunu belirtti. 

Gazetemizin manşetten verdiği haberde yer alan uyarıları bu köşede yineleyerek tarihi sorumluluğumu yerine getirmek istiyorum: 

“- Ülkemizde tarikat ve cemaatlerce işletilen onlarca sıbyan mektebi ve medrese bu düzenlemelerle yasal ve meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır. 

- Öte yandan, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün görevlerinin genişletilmesi ile anayasaya aykırı olan tarikat ve cemaatlerin bütün eğitim sistemine dahil edilmesinin yolu açılmak istenmektedir. 

- Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmezi, demokrasinin de anayasanın değiştirilemez ilkelerinden olduğunu, ancak laiklik ilkesinin bütün bunların teminatı olduğunu bir kez daha hatırlatarak: 

Anayasanın değiştirilemez hükümlerinin korunması, aykırılıkların artarak sürmemesi, Atatürk ilke ve devrimlerinin, demokratik ve laik Cumhuriyetin hukuk ve demokrasi yoluyla korunması için, TBMM’de yer alan siyasi partilere görevlerini hatırlatıyor, anayasanın üstünlüğünü ve değiştirilemez hükümlerini gözeterek, 7383 sayılı Yasa ve 98 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptali için AYM’ye başvuruda bulunmaya çağırıyoruz.”

NE DİYANET BİR EĞİTİM KURUMU NE DE İMAMLAR PSİKOLOG! 

Bu arada 3 Mart’ta laik Cumhuriyetin temel niteliklerini belirleyen Devrim Yasaları’nın 98. yıldönümünde susanlar, 10 Nisan Laiklik Günü’nde de sustu. 

Ardından Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Belediyeler Birliği arasında işbirliği protokolü imzalandı. Böylelikle din adamları belediyelerde manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti verebilecekmiş. 

Psikoloji eğitimi almış birçok insan iş bulamazken, onların uzmanlık alanının bu konuda eğitimleri ve yeterlilikleri bulunmayan imamlara bırakılması kabul edilemez!

Ayrıca bir kamu kurumu olan belediyelerin sorumlu olduğu vatandaşların tümünün aynı inanç ve mezhebi benimsediğini varsayan bu yaklaşım, ayrımcılık yaratan bir uygulamadır.

Diyanet İşleri Başkanı’nın “şeyhülislamlık” mercii haline geldiği, tarikat ve cemaatlerin eğitim alanında cirit attığı, dinin siyasette belirleyici bir araç olarak kullanıldığı, tek bir mezhebin tüm topluma dayatıldığı bu dönemde, laikliğe yapılan saldırılara cılız seslerle karşılık vermek olanaklı değildir. 

ZORUNLU DİN DERSİ HAK İHLALİDİR

Bu olumsuz tablo karşısında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 9 Nisan’da verdiği karar ise dikkat çekicidir:

Mahkeme, kızının zorunlu din dersinden muaf olmak için verdiği dilekçe reddedilen babanın yaptığı başvuruda, anayasanın “din ve vicdan özgürlüğü” maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

AKP’liler, ”İnsan hakları yalanına boyun eğdiler, yazıklar olsun” diyerek tepki gösterse de biz tekrarlayalım:

İnanç, bireysel bir meseledir. Zorunlu din dersi dayatmadır ve ebeveynlerin eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkının ihlalidir. 

Laiklik, bireyleri ve toplumu din baskısına korumak için vardır. Öncelikli işlevi budur. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları