Bahriye Üçok’u katlettiniz ama o aydınlatmayı sürdürüyor!

06 Ekim 2024 Pazar

34 yıl önce bugün İslam tarihçisi Doç. Dr. Bahriye Üçok kalleşçe katledildi. İlmi Araştırmalar Vakfı’ndan gönderilen kitap paketini Çankaya’daki evinin önünde açmaya çalışırken paketteki bomba patladı. Acilen hastaneye kaldırılan Üçok, ameliyata alınamadan hayatını kaybetti. İki kolu ve bir bacağı kopmuştu!

Cumhuriyet gazetesini telefonla arayarak İslami Hareket Örgütü adına konuştuğunu bildiren bir kişi, Üçok’u “tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden cezalandırdıklarını” söyledi. Aynı kişi, “İslam’a sınır koyanları öldürmeyi borç bildiklerini” de ekledi.

Dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral, “‘İslami Hareket’ diye bir örgütün bulunmadığını, Hizbullah’ın uzantılarının cinayeti işlemiş olabileceğini” söyledi. Birçok aydın cinayetinde olduğu gibi, Bahriye Üçok’un katillerinin bulunması için de gerekenler yapılmadı, cinayet aydınlatılmadı!

BAHRİYE ÜÇOK’TAN KİMLER, NEDEN RAHATSIZ OLDU?

Bahriye Üçok, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın akademisyeniydi. Türbana karşı tavrı ve laikliği savunmasıyla tanınıyordu. Ordu’nun ilk ve tek kadın milletvekiliydi. Cumhuriyet gazetesi yazarıydı. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucularından biriydi.

Türkiye’nin karanlığa sürüklendiği 90’lı yıllarda İslam dinini çağdaş ve gerçekçi yorumlaması, dinci gericileri rahatsız etti. Dini kullanarak siyasi çıkar sağlayan ve emperyalizmin maşası haline gelen siyasetçiler ile laik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının hedefindeydi. 

Kasım 1988’de televizyonda yapılan bir açık oturumda, “İslam’da örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığı” yönündeki açıklamalarından sonra tepkiler arttı.

38 YIL ÖNCE ŞERİATA TBMM’DE BU SÖZLERLE KARŞI ÇIKTI

Bahriye Üçok’un yazılarına bakarken, 1986 bütçe görüşmelerindeki konuşmasını, Oktay Akbal’ın bir yazısında buldum. (6 Ekim 1991, Cumhuriyet gazetesi). SHP grubu adına Ordu milletvekili olarak şu sözleri dile getirmiş Üçok:

“Sayın milletvekilleri, bugün Türkiye’de 376 imam hatip lisesi, 4000 Kuran kursu, 8 ilahiyat fakültesi, 2 de İslami İlimler Fakültesi, İslam dini üzerinde öğretim yapmaktadır. 1951’den bu yana, 35 yıldan beri doğrudan dinsel eğitim yapan bu okullar yüz binlerce imam yetiştirmiştir. Gene 1949’dan beri ilkokullarda, giderek ortaokul ve liselerde gençlerimiz din dersleri okumuştur. Radyolarda, TV programlarında din eğitimi haftada altı saat olarak yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda bile bu denli çok medrese yoktu. Genel ve yaygın din eğitimi yoktu kuşkusuz. 

Ama sayın bakan geçen yıl bütçe dolayısıyla yaptığı konuşmasında ‘ülkeyi 12 Eylül’e getiren nedenlerin başında gençliğe İslamiyet prensiplerini öğretememiş olmanın geldiğinden’ bahsetmiştir. Bunca yıldır verilen emeklere, sarfedilen milyarlara karşın gençlerimiz hâlâ İslamiyet prensiplerini öğrenemedilerse, bu yüzden de anarşist oldularsa, demek oluyor ki bizim gençlerimiz öğrenme yeteneğinden mahrumdurlar. Ben sayın bakanın yargısına katılamıyorum. 

Çünkü biliyorum ki Türkiye’de ilk boykot ve işgal, Fransa’dan da önce, Nisan 1968’de Ankara İlahiyat Fakültesi’nde başlamış; Atatürkçü dekan öğrencileri tarafından tartaklanmış ve yüksek din eğitimi gören öğrenciler, fakülte bahçesinde ‘şeriat isteriz’ diye polis gücünün önünde kazan kaldırmışlardı. Tarihte Kabakçı Mustafa Olayı’nı, 31 Mart olaylarını, Şeyh Sait ayaklanmalarını, Menemen Olayı’nı yapanlar kimlerdi? Bütün bu anarşiyi, isyanı din eğitimi görmeyenler mi çıkarmışlardı? Eğer bu yargı doğru olsaydı, Mayıs 1876’daki talebe-i ulum yani medrese öğrencileri, başbakan ve şeyhülislama karşı bir ayaklanma gerçekleştiremezdi. Tarihteki büyük isyanların çoğu hep din adına yapılmış, şeriat elden gidiyor gerekçesi bayraklaştırılmıştır.”

Bahriye Üçok, bugün yaşasa aynı konuşmayı her yerde yapar, susmazdı. Onun anısına saygıyla biz de gericiliğe, yobazlığa karşı asla susmayacağız!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları