Yakup Kepenek
Yakup Kepenek yakupkepenek06@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Küresel görünüm

15 Şubat 2016 Pazartesi

Türkiye ekonomisiyle ve siyasetiyle küresel gelişmelerin giderek yoğunlaşan ağırlığının altında sarsılıyor. Ülke içinde yaşanan ve artık kaldırılamaz boyutlara varan çatışma ortamı yetmiyormuş gibi, Suriye, Rusya, AB ve ABD dörtlüsüyle ilişkilerin çok kötü yönetilmesinin yıkıcı sonuçları yaşanıyor.
Yeni açıklanan G20-Antalya tutanaklarına göre, AB yöneticilerinden birine Cumhurbaşkanı ben bir üçüncü dünya ülkesini temsil etmiyorum (Cumhuriyet, 9 Şubat) dese de, dış ilişkileri, Türkiye’nin göbeğinde yer alacağı yeni bir dünya savaşı mı sorusunu akıllara getirecek kadar korkutucu bir aşamaya varmış bulunuyor.

Yeniden ‘narh’!
Yıllardır bu topluma serbest piyasanın ne kadar kutsal olduğu masalları anlatılırken geçen hafta sahneye çok eski bir oyuncu, narh çıktı; devlet, kıyma ve kuşbaşı türü et ürünlerine tavan fiyat biçti; Tarım Bakanı, serbest piyasanın zulme dönüştüğünden yakınıyor.
Yalnızca bu olay bile başta tarım olmak üzere ekonominin ne kadar yanlış yönetildiğinin yeni ve çok önemli bir göstergesidir. Yıllardır ekonomiyi yönetenlerden biri olan Maliye Bakanı, enflasyon tehdidinden, tasarrufların yetersizliğinden yakınıyor. Üçüncü dünya kavramı soğuk savaş yıllarında kaldı. Artık tek dünya var. Ülkeler, ekonomilerinin sayısal ve niteliksel durumuna göre sıralanıyor.
Ekonominin üretim, işsizlik ve gelir dağılımı gibi reel; enflasyon, döviz ve faiz gibi parasal göstergelerinin, özellikle son bir yıl boyunca, kırılganlık sınırlarında dolaştığı biliniyor. İhracatta ve turizmde hızlı düşüşler yaşanıyor. Türkiye kişi başına 10 bin dolar gelirle yıllardır orta gelir durağında çakılı duruyor. Cumhurbaşkanı, “2016’yı yerli malı yılı yapalım; turizmde yurtiçine yönelelim” demek zorunda kalıyor.
Küresel sermayenin sözcüsü The Economist geçen haftaki sayısında “Erdoğan’ın Yeni Sultanlığı” başlığıyla yayımladığı Özel Rapor’unda Türkiye ekonomisini Erdoganomics olarak niteliyor ve “potansiyelinin çok altında çalıştığını” vurguluyor.

Niteliksel geriye düşüş sürüyor
Türkiye niteliksel olarak da geri düşüyor. Hukuk devletinin yerinde karayel esiyor; ilgili bakanın geçen hafta açıkladığı gibi ekonominin kurumları etkin ve verimli çalışmıyor; basın özgürlüğü Silivri’de dört duvarın arasındadır. Üniversite özerkliği mi?! Barış çağrısı yapan bilim insanlarına üniversite yönetimleri utanç soruları soruyor; bir Emniyet görevlisi: Bunların başına sıkacaksın! Ve savcılık doğal (!) olarak onları soruşturuyor!
Ülke, başta eğitim ve bilim olmak üzere insanının beynini özgürleştirecek yerde eziyor. Oysa küresel oyunun acımasız kuralına göre beynini çalıştırmayan üretemez; üretemeyen de geri düşer!

ABD vazgeçmez!
ABD, geçmişte, bu ülkede komünizme karşı kendi çıkarlarını korumak amacıyla hükümetler devirdi. Bu kez durum farklı; ABD’nin komünizm karşısında kale gibi sağlam duran bir Türkiye’ye değil, yükselen köktenci İslamın Avrupa’ya ve kendisine yönelmesinin dizginlenmesinde kullanabileceği güçlü bir desteğe gereksinimi var. Bu görev yerine getirildiği sürece, hele de yakın yıllarda yaşadığı Irak yıkımından sonra ABD Türkiye’nin şimdiki yönetimini kolayca çizmez.
Başta Cumhurbaşkanı, AKP yönetiminin büyük küresel yanlışlarının düzeltilmesinin yolu bunların karşısında seçim kazanmaktan geçiyor; AKP içindeki içi boş kayıkçı kavgasına ya da Washington’a umut bağlamaktan değil!
İç siyasetinin ve ekonomisinin içinde bulunduğu koşullarda Türkiye Cumhurbaşkanı’nın önüne gelen küresel oyuncuya “ey!” diye efelenmesi bu ülkenin çok dalgalı küresel denizlerde yapayalnız olduğundan başka bir anlama gelmiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları