Veysel Ulusoy

Halk mı, o da ne?

19 Aralık 2021 Pazar

Tanımsız bir kasırga, ekonomiyi delip geçiyor ama karar vericiler saklanıyor.

Herkes mutsuz ama bir adım atacak bile kapasiteye sahip olmayan karar vericiler bir deney hevesi ile ekonomiye altın vuruşu yaşatıyorlar. 

Mutsuzluktan kaynaklanan, emeklerinin çalındığını vurgulayan sesler artık haykırışlara dönüşmeye başladı.

Artık verileri, onların kalitesini ve doğruluğunu tartışmaya gerek bile kalmadı. Güvensizlik verilerin dışına çoktan çıktı ve sonuçta yangın mutfağa ulaştı. Öyle böyle bir yangın değil... Önceki krizlerdekiler ile karşılaştırılmayacak kadar devasa bir şey.

Sadece tüketici tarafında değil sorunlar yumağı...

Üretici stokçulukla suçlanmasına rağmen, sattığı ürünü yerine koyamayacak zaman aralığına, fiyatlandırmada oluşan belirsizliğe bakarak ekonomik faaliyeti yavaşlatmaya çalışıyor. Haklı da! Sonuçta kimse zarar etmek için çaba harcama güdüsüne sahip değildir ve bu da böyle devam edecektir.

TÜSİAD ve TOBB bile heç de olsa “İzlenen politika yeni sorunlar yaratmaktadır, üretici sıkıntılı ve bunun en etkin politikalarla düzeltilmesi gerekir” diye feryat ediyor.

Feryat ediyor zira kimsenin kıpırdayacak hali kalmadı.

Öte yandan, kulağının üstüne yatan Ankara, Anadolu ve Trakya’dan gelen sese kulak vermiyor, daha doğrusu veremiyor. Tam anlamıyla saklanmayı, halktan ve esnaftan kaçmayı yeğliyor.

***

Ekonomistler ve diğer bilim adamlarının yıllarca uyarılarına rağmen bir avuç grubun halkın refahına tercih edilmesi ile oluşan sorunlar yumağı, ne gariptir ki hâlâ savunulacak düzeyde tutuluyor. 

Halbuki sorunların kabulü ve yeni bir seçimin yapılması ile oluşacak olumlu atmosferde, Türkiye’nin ne kadar faydalanacağını vurgulamaya bile gerek yok. Fakat tercih ekonomisine dayalı bir inatla ekonomiyi yüzdürmeye çalışan karar vericilerin nereye gittiğimizi görmekten öte, o grupların çıkarlarına dayalı sonuçları uygulamaya devam etmeleri akıl almaz bir şekilde devam ediyor.

Bu akıldışı uygulama garip bir modelle halka dayatılıyor.

Anlamsız, adına da Çin modeli denen bir kandırmacaya dayalı ekonomik sloganların oya dayalı sonuçlar vereceği beklentisinin de boşa çıkacağının sanırım ekonomistlerle beraber herkes farkında...

Yapısal reformlara dayalı üretim, istihdam ve gelir yaratmanın yıllar alacağını bile bile, kısa dönemli çıkarlara dayalı yaklaşımlar ile bunu “sanki” bir modelmiş gibi dayatma yaklaşımı “yalancı ekonomik kurallar” kutusunda da yerini aldı artık. 

Yalancı bir zenginlik ile 2000’lerde başlayan bu yönetimin ekonomi politikaları, Türkiye’yi de iflasa sürükleyerek sona ermiştir.

Halk, yaklaşık 20 yıllık emeğini, birikimini ve geleceğini kaybetmiştir.

Çünkü yaşanan tam buhrandır... 

Hem de bile bile, isteyerek yapılmış sonuçları ile...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları