Utku Çakırözer
Utku Çakırözer ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

ABD Raporundan Silinen Hükümet Eleştirisi

22 Nisan 2013 Pazartesi

ABD Dışişleri Bakanlığının 2012 İnsan Hakları Raporunun Türkiyeye ilişkin bölümleri dün gazetemizin manşetindeydi. Raporda ifade özgürlüğünden uzun tutuklamalara, tutuklu milletvekillerinden internet yasaklarına kadar birçok alanda Türkiyenin eksiklerine işaret ediliyor. Önceki yılların raporlarını okumayanlar için oldukça ağır ifadeler içeren bir metin. Ancak ABD yönetiminin geçen yıl yayımladığı raporla kıyaslandığında ilginç bir tablo ile karşı karşıyayız. Geçen yıl mayıs ayında açıklanan 2011 İnsan Hakları Raporunun Türkiye bölümünde şu tespite yer verilmişti:

\n

Gazetecilerin, yazarların, Kürt aydınları ve aktivistlerin tutuklanması ve soruşturmaya uğraması ve bunlara ek olarak siyasi liderler tarafından yapılan suçlayıcı konuşmalar ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki (chilling effect)yaratıyor.

\n

Ceza kanunu ve Terörle Mücadele Kanununun basın ve internet özgürlüğünü kısıtlayıcı birden fazla madde içerdiği; hâlâ çok sayıda gazetecinin tutuklu olduğu; gazeteciler, akademisyenler ve yazarlara göre otosansürün yaygın olduğu; başbakan da dahil olmak üzere siyasi liderlerin kendilerini eleştirenlere karşı hakaret davaları açtığı gibi hususlar geçen yıl olduğu gibi bu yılki raporda da vurgulanıyor. Ancak yukarıda yer alan caydırıcı etki paragrafı bu kez çıkarılmış!

\n

***

\n

Türkiyede ifade ve basın özgürlüğünün durumunu tarif etmek için kullanılan caydırıcı etki kavramı aslında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarından geliyor. Türkiye bağlamında bunu ilk kullanan ise ABD Dışişleri Bakanlığından çok önce Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland oldu. Jagland, 27-29 Nisan 2011 tarihleri arasında Türkiyeye yaptığı ziyaret sonrasında yazdığı Temmuz 2011 tarihli Türkiye ve İfade Özgürlüğü raporunda ilk kez bu kavramla bizleri tanıştırdı.

\n

Jagland, iki yıl sonra, geçen şubat ayında Türkiyeye yaptığı ziyarette aynı konuyu vurgulamaktan çekinmeyerek Siyasetçilerin gazetecilere karşı açtıkları ceza ya da hakaret davaları ifade özgürlüğü ve medya üzerinde caydırıcı etki yaratabilir. Bu konuda harekete geçilmesi aşikârdır diye konuştu.

\n

AİHMnin ihlal kararlarında da sıkça rastlanan caydırıcı etkikavramı, Avrupa Konseyi ve ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarına girdikten sonra, Türkiye hakkında son dönem yazılan neredeyse tüm basın özgürlüğü raporlarında hükümet aleyhinde kullanılan standart eleştiri kalıbı haline dönüştü.

\n

***

\n

Başbakan Erdoğanın avukatlarının gazetecilere açtıkları davalarla açıkça övündükleri bir dönemde, bu rapordan caydırıcı etkiparagrafının çıkarılması düşündürücüdür.

\n

Rapordaki bu değişiklik, ABD yönetimindeki görev değişikliğiyle paralel gerçekleşmiş gözüküyor. Geçen yılki raporun yazarı Hillary Clintondan boşalan ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunda şubat ayından bu yana John Kerry oturuyor. Dolayısıyla bu yılki rapor onun imzasını taşıyor. Kerry, son dönemde İsrail ile Türkiye arasındaki özür krizinin çözümünde ve Erdoğan ile Irak Başbakanı Maliki arasındaki buzların eritilmesinde hep ön planda yer alan isim.

\n

Öyle anlaşılıyor ki ilişkilerdeki düzelmenin etkisi öncelikle İnsan Hakları Raporunda kendisini göstermiş...

\n

\n

‘ADALETE SİYASİ BASKI’ DA ARTIK YOK!

\n

Kerrynin imzasını taşıyan İnsan Hakları Raporunda hükümetin lehine ikinci yumuşatma ise adalet mekanizmasının işleyişine yönelik eksikliklerin vurgulandığı bölümde yapılmış. Geçen yılki raporda adalete etkin erişimi zorlaştıran üç unsur arasında siyasi baskı da sıralanmıştı. ABD yönetimi bu yılki raporda da geçen yılki gibi Terörizm ve devlete yönelik diğer tehditlere karşı geniş kapsamlı kanunlar ileilgili davalarda yargılama sürecindeki şeffaflık eksikliğinin’, adalete erişimi belirgin bir şekilde kısıtladığınıbelirtirken geçen yıl eleştirilen diğer etken olan siyasi baskıyı bu kez görmezden gelmiş.

\n

Bununla birlikte, adli sistemin siyasileştiği ve aşırı yüklenmeye maruz kaldığı; yetkililerin keyfi tutuklamaları, tutuklama kararı çıkmaksızın uzun ve belirsiz sürelerle gözaltıları ve uzun süren davaları sürdürdüğü; savunmanın kanıtlara ulaşmasının kısıtlandığı; hâkim ve savcılar arasındaki yakın bağlantıların uygunsuzluk ve taraflılık görünümü verdiği; savcı ve hâkimlere verilen geniş yetkinin ceza yasalarının tutarsız ve belirsiz uygulamalarına sebep olduğu gibi geçen yılki eleştiriler bu yıl da yerini korumuş.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları