Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
ABD Raporundan Silinen Hükümet Eleştirisi
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2012 İnsan Hakları Raporu’nun Türkiye’ye ilişkin bölümleri dün gazetemizin manşetindeydi. Raporda ifade özgürlüğünden uzun tutuklamalara, tutuklu milletvekillerinden internet yasaklarına kadar birçok alanda Türkiye’nin eksiklerine işaret ediliyor. Önceki yılların raporlarını okumayanlar için oldukça ağır ifadeler içeren bir metin. Ancak ABD yönetiminin geçen yıl yayımladığı raporla kıyaslandığında ilginç bir tablo ile karşı karşıyayız. Geçen yıl mayıs ayında açıklanan 2011 İnsan Hakları Raporu’nun Türkiye bölümünde şu tespite yer verilmişti:
\n“Gazetecilerin, yazarların, Kürt aydınları ve aktivistlerin tutuklanması ve soruşturmaya uğraması ve bunlara ek olarak siyasi liderler tarafından yapılan suçlayıcı konuşmalar ifade özgürlüğü üzerinde ‘caydırıcı bir etki (chilling effect)’ yaratıyor.”
\nCeza kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun basın ve internet özgürlüğünü kısıtlayıcı birden fazla madde içerdiği; hâlâ çok sayıda gazetecinin tutuklu olduğu; gazeteciler, akademisyenler ve yazarlara göre otosansürün yaygın olduğu; başbakan da dahil olmak üzere siyasi liderlerin kendilerini eleştirenlere karşı hakaret davaları açtığı gibi hususlar geçen yıl olduğu gibi bu yılki raporda da vurgulanıyor. Ancak yukarıda yer alan ‘caydırıcı etki’ paragrafı bu kez çıkarılmış!
\n***
\nTürkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün durumunu tarif etmek için kullanılan ‘caydırıcı etki’ kavramı aslında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarından geliyor. Türkiye bağlamında bunu ilk kullanan ise ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan çok önce Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland oldu. Jagland, 27-29 Nisan 2011 tarihleri arasında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrasında yazdığı Temmuz 2011 tarihli ‘Türkiye ve İfade Özgürlüğü’ raporunda ilk kez bu kavramla bizleri tanıştırdı.
\nJagland, iki yıl sonra, geçen şubat ayında Türkiye’ye yaptığı ziyarette aynı konuyu vurgulamaktan çekinmeyerek “Siyasetçilerin gazetecilere karşı açtıkları ceza ya da hakaret davaları ifade özgürlüğü ve medya üzerinde caydırıcı etki yaratabilir. Bu konuda harekete geçilmesi aşikârdır” diye konuştu.
\nAİHM’nin ihlal kararlarında da sıkça rastlanan ‘caydırıcı etki’ kavramı, Avrupa Konseyi ve ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarına girdikten sonra, Türkiye hakkında son dönem yazılan neredeyse tüm basın özgürlüğü raporlarında hükümet aleyhinde kullanılan standart eleştiri kalıbı haline dönüştü.
\n***
\nBaşbakan Erdoğan’ın avukatlarının gazetecilere açtıkları davalarla açıkça övündükleri bir dönemde, bu rapordan ‘caydırıcı etki’ paragrafının çıkarılması düşündürücüdür.
\nRapordaki bu değişiklik, ABD yönetimindeki görev değişikliğiyle paralel gerçekleşmiş gözüküyor. Geçen yılki raporun yazarı Hillary Clinton’dan boşalan ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunda şubat ayından bu yana John Kerry oturuyor. Dolayısıyla bu yılki rapor onun imzasını taşıyor. Kerry, son dönemde İsrail ile Türkiye arasındaki özür krizinin çözümünde ve Erdoğan ile Irak Başbakanı Maliki arasındaki buzların eritilmesinde hep ön planda yer alan isim.
\nÖyle anlaşılıyor ki ilişkilerdeki düzelmenin etkisi öncelikle İnsan Hakları Raporu’nda kendisini göstermiş...
\n\n
‘ADALETE SİYASİ BASKI’ DA ARTIK YOK!
\nKerry’nin imzasını taşıyan İnsan Hakları Raporu’nda hükümetin lehine ‘ikinci yumuşatma’ ise adalet mekanizmasının işleyişine yönelik eksikliklerin vurgulandığı bölümde yapılmış. Geçen yılki raporda adalete etkin erişimi zorlaştıran üç unsur arasında ‘siyasi baskı’ da sıralanmıştı. ABD yönetimi bu yılki raporda da geçen yılki gibi “Terörizm ve devlete yönelik diğer tehditlere karşı geniş kapsamlı kanunlar’ ile ‘ilgili davalarda yargılama sürecindeki şeffaflık eksikliğinin’, adalete erişimi belirgin bir şekilde kısıtladığını” belirtirken geçen yıl eleştirilen diğer etken olan ‘siyasi baskı’yı bu kez görmezden gelmiş.
\nBununla birlikte, adli sistemin siyasileştiği ve aşırı yüklenmeye maruz kaldığı; yetkililerin keyfi tutuklamaları, tutuklama kararı çıkmaksızın uzun ve belirsiz sürelerle gözaltıları ve uzun süren davaları sürdürdüğü; savunmanın kanıtlara ulaşmasının kısıtlandığı; hâkim ve savcılar arasındaki yakın bağlantıların uygunsuzluk ve taraflılık görünümü verdiği; savcı ve hâkimlere verilen geniş yetkinin ceza yasalarının tutarsız ve belirsiz uygulamalarına sebep olduğu gibi geçen yılki eleştiriler bu yıl da yerini korumuş.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- Zam oranı belli oldu: Hepsi artacak!
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- Kozan'da hasat başladı: '40 ton rekolte bekliyoruz'
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'
- Aile hekimleri 5 gün iş bırakacak
- İktidar harekete geçti
- Milli Savunma Bakanı'ndan 'teğmenler' açıklaması!
- Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına ilk yanıt