Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ülkemiz için yeni dönemeç noktası

13 Aralık 2016 Salı

AKP içi dinamikler, Liderlik, İktidarları cephesinde; kankalık tadında iktidar ortaklığından darbe ile savaş noktasına gelinen, akıl, izan, insan hakları, hukuk sınırlarını aşan, acımasızlık- öfke-şiddette sınır tanımayan boyutları ile 15 Temmuz FETÖ’cü darbe şoku hâlâ önceliğini koruyabilir. Türkiye için 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde yaşananlar, anlamıyla çelişen şiddet, vahşet boyutları ile değil sadece, toplumsal travma, aynı zamanda da uyandırıcı şok yaratan sonuçlarıyla.. ülkemiz için yepyeni bir dönemeç noktası..
İnsan hakları, basın özgürlüğü boyutları ile, 10 Aralık gündemli, gazetecilik meslek örgütlerimiz, Cumhuriyet ailesinden tutuklu arkadaşlarımızın aileleri, Cumhuriyet çalışanlarının, “Gazetecilik suç değildir” sloganı ile yargısız infaz işlevli 146 tutuklu gazeteci ile dayanışma amaçlı, simgesel Silivri ziyareti girişimimiz gün boyu Silivri’ye ulaşamama macerasına dönüşüvermişti. Cumhuriyet okurları anımsayacaklardır, 1. Silivri sürecinde dayanışma girişimlerinin ödetilen bedelleri belleklerde çok tazedir. Yine de 2. Silivri süreci cezaevi kriterlerinin çok daha acımasız olacağına, gün boyu yaşatılanlarla fazlasıyla tanıklık etmiş olduk. Hiç değilse uluslararası, ulusal meslek örgütlerine çok zorlu koşullarda da olsa arada bir ziyaret hakkı verilirdi. Silivri Cezaevi alanından uzak tutulsa da dayanışma çadırları... En azından giriş kapıları son durak yakınlarına yaklaşabilmek, dayanışma nöbetleri tutabilmek olanakları vardı.
Hani duruşmalar sürecinde on binlerin katılımlarıyla otobüslerle gelinmişti ya.. Bir o durumlarda ana yollardan girişler kapanmış, gaz bombalı dağıtmalar olmuştu. 10 Aralık günü adı üzerinde simgesel bir avuç meslek örgütleri temsilcileri, Cumhuriyet ailesi tutuklularının aileleri, bir de Cumhuriyet ailesi destekçilerine iki giriş yolunun kapanması, yolu kesmeden dizilmiş birkaç araca ana yolu kapatma trafik cezası uygulama girişimi.. Ne biçim bir öfke, korkunun, kaygının eseri olabilir ki? Neyse iki yoldan gelenler ancak Silivri’nin sahilindeki Atatürk heykeli önünde buluşabildik. Trajikomik 10 Aralık İnsan Hakları Günü eylemimizin Silivri Cezaevi yakınlarına ulaşılamadan korsan eylem tadında yapılıverilmesinin, her zamanki gibi yabancı medya temsilcilerini nasıl şaşırtığına, ilginç anlaşılmaz sorgulamalarıyla tanıklık ettik..

***

Akşamın ilerleyen saatlerinde, çoğunluğu çok genç yaşlarında güvenlik görevlisi can, 44 şehit verdiğimizi, sonradan öğrendiğimiz, en büyük insanlık suçları boyutunda terör eylemini, gün boyu süren yolculuğun yorgunluğunda, önce geleceğimizde dönemeç yaratacak boyutları ile tam algılayamadığımı itiraf etmeliyim.. Kuşkusuz her vatandaşımızda yarattığı gibi acı, şok, şiddet dozunu gösteren boyutları ile donup kalma, bildik ilk sahneler, bilgilendirmeler çerçevesinde, az can yakmış olması, az toplumsal hasar yaratması umudu yine baskın çıkmıştı.. Zaten bilmiyorum dikkatinizi çekiyor mu? Cemaatin yarım kalan askeri darbe girişimi süreci sonrası, can yakan şoklarda dini inançlarla umuda sarılma, dualar etme eğilimi katlanmış bulunuyor.
İnananların inançlarının gereği en acılı anlarında dualara sığınmalarının olumlu etkisini küçümsemek gibi bir kastım söz konusu bile olamaz. Ama FETÖ’cü darbe girişimi sürecinde de, halkın darbeye karşı sivil direnişini yaşamsal değerde gören, halka demokratik sivil direniş çağrılarını çok değerli, anlamlı, yaşamsal gören sıradan bir demokrasi savunucusu olarak söz konusu çağrıların, inanç mabedi camiler ağırlıklı, Kuran okunarak sadece yapılıyor olmasını yadsıdığımın altını çizmiştim. Söz konusu ülkemizin demokrasisi, hukuk devleti, laik cumhuriyete karşı darbe olduğuna göre, halkın ortak karşı duruşunun ortak değerlerle çağdaş insan hakları, hukuk devleti, laik cumhuriyete sahip çıkma çerçevesinde olması gerektiğinin önemini, sorumluluğunu gözettiğim için..
Şimdi bu çok kanlı yeni terör eylemi gerçekten ülkemizde yeni bir ortak değerlerde toplumsal tepki ve kaygının ateşini fitilledi. Siyasi erk hele de Saray iradesi bunu nasıl değerlendirecek? Nasıl bir çıkarlar, yararlar hesaplarının içine girebilecek? Ülkemiz için yaşamsal değerde olan asıl soru, halkımız hangi dersleri çıkarmış olarak, ortak çıkış yolu arayışına girecek? Kaostan çıkış mı, yeni kaoslar üretme aracı mı yapılmaya çalışılacak?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları