Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ülke yönetimi yaz-boz tahtası mı?

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Çok şükür ki.. FETÖ askeri-sivil-üst akıl.. bileşkesi darbe girişimini, hafife alacak kadar akıl-mantık yoksunu değiliz.. Hele de devletin ele geçirilmiş boyutlarının örneklerinin, dudaklarımızı korkudan uçuklatacak, dehşet saçan medyatik kampanyalarla, kan şiddet içeren görüntüler eşliğinde, belgeler, astronomik sayılarla, bu kadarı yalan, uydurma olamaz duygusunu veren bilgilendirmelerle bilincimize kazınması, kakılması söz konusu iken..“Cumhurbaşkanı, aldatıldığını söyleyerek, halktan ilk özür dileyen olarak sorumluluklarından aklandı mı? TSK’deki cemaatçi örgütlenmede bugüne kadar en ağır sorumlu olabilecekler listesinin başında sayılan eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, özür dilemede ikinci sıraya yerleşerek, diğer tüm sorumlulara “hepimiz özür dilemeliyiz” çağrısı ile yol gösteriyor..
Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk “Allah’tan” af dileme çıkışına, halkın, hepimizin, ülkenin, çocuklarımızın, ağır insan hakları mağduriyetlerinin katlanmakta olan boyutlarının büyüklüğünü gözetmiş olmalılar ki.. “Rabbim de milletim de bizi affetsin” düzeltmesini getirdiler.. TSK’de en kritik görevlerin, üst kademe komutanlıklarının ele geçirilmiş olması tablosunda yaşanan dağılmanın sonuçları üzerinden, son birkaç günün kanlı PKK saldırılarının değerlendirilmesi yapılırken, “TSK’nin içinde bulunduğu zor günleri, acımasız kanlı fırsatçılık..” olarak tanımlayanlar Başkomutan içinde, Hükümet, sorumlu, bakanlar, komutanların kendileri.. Dahası Meclis’teki Kürt siyasal erkinin sadece Yenikapı mitingine değil, Meclis iradesinin kullanılacağı ittifaklara çağırılmamasında, dışlanmasındaki suçlama; PKK terör örgütüne karşı ilkeli sınırın çekilememesi değil mi?..

***

Yeri gelmişken sadece bugünün koşullarında değil, PKK terör örgütü ile ilişkilerin geçmişinde de Kürt siyasi harektlerinin, gerçekten insan hakları, hukuk devleti düzeni içinde, barış içinde birlikte çözüm üretme sorumlulukları çerçevesinde, şiddet, hukuksuzluk, terör ile aralarında ilkeli sınır çizme yükümlülüklerini savunma zorunluluğuna inanıyorum.. 1980’li yıllar sonrası İnsan Hakları Derneği kuruluşuna inançlarım gereği katkıda bulunurken, yöneticilik görevi üstlenirken de, hep uluslararası evrensel insan hakları ilkeleri çerçevesinde, gazeteci olarak basın özgürlükleri savunuculuğunda da, ilkeli kalma çabası gösterdim. Bir Tito ve Mustafa Kemal hayranı, ırk, inanç sorgulamalarını yaşamına sokmamaya çabalamış, kimsenin alt kimliğine dayalı sorgulamalar, değerlendirmelere kalkışmamış birey olarak, benim için kolay bu bireysel duruşun, ülkemizde ezilmiş her alt kimlik grubundan insanlar, her türden toplumsal siyasal örgütlenmeler için geçerli olduğu üzere, Kürt kökenliler için de bu işin çok kolay olamayacağının da bilincindeyim..
Gelin görün ki şu FETÖ terör örgütlenmesinin ağır tehdit boyutları karşısında, sorumlu, suç ortaklığı söz konusu, bireyler ve örgütlenmeler, siyasal yapılar için üretilen ucuz ve kolay, “itiraf ya da özür” yolunun kolaycılığına sapılmasında da dersler çıkrmayacak mıyız? “FETÖ’cülüğün önünün açılması AKP liderliği, iktidarları süreci ile başlamadı ki.. Yıllar öncesinden askeri darbeciler de içinde, siyasi iktidarların, liderlerin kollamaları suçları, eylemleri var. Bizim iktidarımızda biraz daha fazla olmuş. Kandırılmışız, kullanılmışız, kendilerini, kötü emellerini, sapkınlıklarını çok iyi gizlemişler.. Biz, inanmış dindarlar, hep mağdur, ezilmiş, laik diktatörlüklerin mağdurları olarak, düzgün, inanmış Müslümanlar olarak gördüklerimize aldandık. Kullanıldık.. Bir kısmını hak verme amaçlı, bir kısmında da bilmeden tehlikeli kadrolaşmalarının bu boyutlara varmasının önünü kapayamamışız..“masumiyet, suçsuzluk” özür dilemeye yeterli karine olabilir mi?
İktidarlarının ilk günlerinden bugüne kamu kurumları, en yaşamsal alanlar olarak TSK, yargı, eğitim, tüm kadrolaşmalarda, ölçünün hukuk devleti düzeni lkeleri olmaması, en büyük suç değil mi? Ülkenin geleceğinin karartılmasında, bugünlere gelinmesinde asıl suç, yandaş, siyasal İslamcı kimlik arayışlarının ta kendisi değil mi? Demokrasilerde, hukuk devleti düzenlerinde, ülkemizin geçmişinde de geçmiş siyasi iktidarların, erklerin yetkilerini kötüye kullanmış olmaları örnekleri, 14 yıllık İktidarlarının örneği yaşanmamış boyutlarında büyük suçlarının gerekçesi yapılabilir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları