Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ülke, anonim şirket gibi yönetilemiyormuş..

26 Mayıs 2018 Cumartesi

Şirket yönetimlerinde çok başarılı olabilen iş dünyası liderlerinin, kişisel başarılarının sarhoşluğuyla, gönlünde yatanın, ülkeleri de anonim şirket gibi yönetmek olduğuna tanıklığımız çok.. Bizim yakın tarihimizden unutamadığım örneklerin başında 15-16 Haziran olaylarının ardından, MESS önderliğinde TİSK içinde, Tekstil işverenleri başını çekenler arasında.. İşverenlerden gelen acımasız tepkilerdi.. DİSK’in kapatılması siyaset oyununda, Türk-İş üyesi sendikalı işçilerin çoğunluğunun direnişlere katılmalarına tepki vermişler, kara listeler yaparak, işten atılmaları eylemlerine girişmişlerdi..
Çömez gazeteci, alanın habercisi olarak, imzalı bile olmayan Cumhuriyet gazetesinde haftada bir yayımlanan işçi sayfamızda kara listelerle işten atılan işçilerin haberlerine de yer veriyordum. İşveren örgütleri özünde sendika içi demokrasiyi kullanamayan işçilerin, sendika çokluğu içinde hakların gelişmesinde kazandıkları reflekslere asıl tepki duyuyorlardı.. Kabaca özel sektörde örgütlenme alanı yakalayan DİSK üyesi sendikaların zorlu grevlerle yakaladıkları kazanımlardan, kamuda garantili, işveren sendikaları örgütlenmeleri içinde de güvenceli, Türk-İş’e bağlı sendikalar da yararlanmanın kolay yolunu bulmuşlardı. Sözleşmelere diğer sendikalara verilen hakların da uygulanacağı maddesinin konulması kurtarıcı oluyordu.
Doğal olarak sermayenin baskısı ile siyasetin bir gece yarısı yasası ile DİSK’e bağlı sendikaların kapatılması, nefeslerinin kesilmesi operasyonu karşısında yaşanan büyük işçi direnişinde, 15-16 Haziran olaylarında, fabrikaları boşaltarak sokaklara dökülen işçilerin çok büyük çoğunluğu Türk-İş’in örgütlendiği fabrikalardan çıkan işçilerdi.. Aynı bölgelerin Eyüp, Pendik.. büyük fabrika alanlarında, aynı kahvede buluşan, aynı ailelerden, komşu evlerde yaşayan işçilerin kenetlenmeleri söz konusuydu..

***

MESS’den Cumhuriyet gazetesini hedef alan ilan boykotu 12 Mart’tan önceydi.. 12 Mart darbesiyle, Cumhuriyet ailesi içinden gelen darbe, Nadir Nadi’nin istifa etmek zorunda kalması, yazarlarının atılmaları.. Soluksuz, İlhan Selçuk ile başlayan tutuklamalar, yargılamalar, dönemin aydınlarını, gazetecilerini, meslek örgütlenmeleri ağırlıklı darbecilik suçlamaları ile toplayan, Selçuk kardeşlerin işkenceden geçirildikleri süreçlerin yaşanması..
12 Mart’ın, en ağırlıklı Deniz Gezmiş’lerin idamları ile gençliği, kara listelerin çok ötesinde işçi sınıfını, sendikaları teslim alma, kazanılmış hakları geri çekme operasyonlarının bu köşeye sığdırılamayacak bedellerine karşın, ülkenin sanıldığı kadar kolay bir anonim şirket gibi yönetilemeyeceğinin dersleri de vardı. Yine de sermaye örgütlülüklerinin, gelişmiş kapitalist düzenlerin birikimlerinin olgunluğuna varamadan, 27 Mayıs Anayasası, özgürlüklerinde çağdaş kapitalizme varma desteğinden kolayca sapma güdülerini beslemeye yetmişti. 12 Mart süreci ile, Türkiye’nin istenen ölçeklerde demokrasiden saptırılmasının sağlanamadığı yargısı baskın güdü olarak sonrası süreçlerdeki arayışlarda birbirinden çarpıcı örneklerle yaşandı.
Özal’lı MESS süreci 12 Eylül’e damgasını vurdu. Kanlı 1 Mayıs provokasyonu simge, 12 Eylül sürecine kapı açan, “24 Ocak kararları yetmez, artı askeri darbe”, 12 Eylül darbesi ile yaşananlar, yaşatılanlar gündeme girdi. Özal’ın 12 Eylül ekonomi yönetimine transferi ile at başı, DİSK, Türkiye’deki sol siyasal-sosyalmeslek örgütlenmelerinin tümü içinde, on binlere cezaevlerinde yaşatılan ağır işkenceli yargılamalar süreçleri.. Türkiye’yi bir ülkenin yaşamında rekor 17 yıl gibi kısa bir süreçte, 1961 Anayasası, 73 yasaları ile elde edilen güçlü demokratik, sosyal devlet, sol, gelir dağılımı adaleti kazanımlarından geri çekmede işlevsel sonuçlar getirdi. Yine de 12 Eylül’ün büyük katkıları ile Özalizmin liberal proje uygulamalarının ömrü on yılı geçemedi. Dünyanın altüst oluşunda bugünlere gelinen noktalarda, tek kutuplu dünya projesinin yıkılmasıyla çok daha karmaşık sorunlarla yüz yüzeyiz.. Ülkemizdeki Cumhuriyet’in kazanımları, Anadolu uygarlıkları aydınlanmacılığının yüzyıllar geçmişinden günümüze uzanan toplumsal değerler birikimleriyle ters, 2002 dış odak dayatmalı projeler yumağında, içindeki ortaklık çelişkilerinde sivil diktatoryal gidişler, siyasal kirlenmeler, terörün dehşet boyutları, biat kültürü içinde, kaçınılmaz ekonomik krizini, çöküşünü de üretti.. Çaresiz sil baştan hak-hukuk, demokrasi arayışlarını, öncelikli gündeme getirdi.. Saray’dan, tek adamla, ülkeyi anonim şirket gibi yönetme sivil diktatoryal dayatmasının hiç ama hiç şansı olabilir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları