Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uçtu uçtu kuş uçtu...

16 Aralık 2023 Cumartesi

İnsanoğlunun doğasında, bütün canlılar için geçerli olduğu üzere, yaşama dört elle sarılmak geçerli değil mi? Her koşulda gülümsemeyi başarabilmek, yaşama dönük çözüm arayışlarına uyum sağlamak içgüdümüz, yaşam koşullarımız zorlaştıkça bilenmiyor mu? 1980’in başında buluştuğum, DİSK’e bağlı Oleyis Sendikası üyesi komşularımla vedalaşma günü geldi de çattı... Aile buluşması, çekirdek ailemle, oğlum, gelinim, iki torunumla haftada bir görüşme zorunluluğundan kurtulmak kaçınılmazdı...

Pazar gecesinden bu yana, geçmişte karşıdan izlemiş olarak izlediğim çok sevdiğim Kartal sakinlerinin arasına katılmış oldum. İlk iş, dün öğleden sonra başlayan yağmura karşı, istasyon ile yeni evim arasındaki yol çok uzun olmasa da kolaylık sağlamak üzere, bildiğiniz kapüşonlu bir yağmurluk almak için gazeteye girmeden alışveriş merkezinde soluğu aldım. Gazeteden bir arkadaşın üzerinde gördüğümün benzeri bir yağmurluğu sorgulamasız almak zorunda kaldım. Arkadaşıma gösterirken onun birkaç ay önce aldığından yaklaşık üçte bir daha çok para ödemek zorunda kaldığımı öğrendim... 

Zaman darlığı içinde bildiğimiz en ucuz marketten bir şeyler almaya girmiştim ki... Annesi ile çekişmekte olan, dediğini de yaptıran, oyuncak taşıyıcısını kapan sevimli çocuğu izlerken elimde olmadan hem gülümsüyor hem de içimin acıdığını gözlemliyordum. Sevimli küçük, el çabukluğu ile gönlünden kopanları arabacığına atıyor, annesi kırmadan gülümseyerek çoğunu geriye yerlerine koyuyordu. Anlaşılan tatlı didişmelerin benzerlerini daha rahat günlerimde izlemeliyim. Arkamdan yüksek sesle, en ucuz markette, en kalitesiz peynirlerin bir önceki gidişlerinden, o güne fiyatlarındaki yükselişe isyan eden bir müşteri, yüksek sesle, yanındakiler, kasadakiler ile didişiyordu...

***

El sürülmeden, tahtalarının cilalanması, sökülüp, taşınıp, yeniden birleştirilmesi için ödenmesi gereken rakamlar dudak uçuklatıcı. Sabahtan akşama ev sahibi, kiracı kavgaları üzerinden yaşanan olaylar trajedisine, yaralamalı, ölümlü, her yol geçerli oyunların, tuzakların haberlerine hiç girmesek daha iyi olacak. Biz gazeteci milleti, işimiz gereği ülke, dünya çapında yaşanan travmatik kanlı çatışmaları da izlemek zorunda olarak, her yenisinde bir diğerinin aynısı izlenimini veren bu türden örnekler yokmuş gibi davranmak zorunda kalıyoruz.

Çevremin çoğunun haber dinlemekten kaçma gibi bir yol seçtiğini gözlemliyorum. Acı olanı, toplumsal sorumluluk duyguları çok yüksek olan sizler için de sabır taşının çatladığı ile yüzleşmek zorunda kalmak... Dün gazetemizde ya da internet yayınlarında yer almış bir habere çok sinirlenmiş bir dost, metroda yolculuk yaparken öfkeli sitemlerini aktarıyordu. Siyasal gelişmelere ilişkin kaygılar öfke patlamaları noktalarında.

Sevgili dostumu üzmemek üzere, kişisel çözümümü paylaşıyorum... Tek tek siyasetçilerin söylemleri üzerinden tepkileri ciddiye almamayı seçtiğimi, yaklaşan seçimler için bile sonuçta sandığa giden seçmenin içgüdülerine güvenmek gerektiği geleneksel görüşümü paylaşıyorum...

Tamam şakayla karışık, toplumsal uyanış umutlarımız, 2000’li yıllardan bugünlere kadar hep dibe çekilişle örselenmiş... 15 Temmuz’da gerçekten sağduyulu toplumsal çıkışa karşın, özverili hak arama, can kayıpları bile, acı gidişi durdurmak yerine siyasal İslam adına kirli çıkar ittifaklarının güçlenmesini getirmiş... Dünya ölçeğinde toplumları on binlerce yıl geriye çekebilen kör inançlarla kitlelerin bir diğerlerine kırdırılmaları sayesindedir ki... Ortadoğu’da, bir kez daha ölü sayısının etkisini yok eden ürkütücü cinayet, ölüm rakamları ile yüz yüze kalışı yaşıyoruz..

İşte tam da bu nedenlerle, ülkemiz, dünya çapında yaşanan tüm kirliliklerle savaşımın tek silahı, öfkeli seçim, çıkışlar değil, akılcı buluşmalarla ancak olabilecek. Nefes almanın zamanı geldi de geçti bile...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları