Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

UÇK’nin dayanılmaz düş kırıklığı...

24 Mart 2018 Cumartesi

Ülkemiz için bu kadar ağır, yaşamsal sorunlar yumağının yakıcılığında, bu kadar bayat gündemli başlığa bakıp sakın okumaktan vazgeçmeyin... Bizim için yaşamsal, en güncelinden gelişmeler için de ders çıkarılacak satır aralarını, günün güncel yanılgıları içinde hep atladığımız neden-sonuç ilişkilerini sadece paylaşmak istedim...
Öncelikle önceki günün televizyon ana haberlerinde hemen hemen bütün kanallarda görüntülü, uzunca verilen Kosova Priştine Meclisi’ndeki gaz bombalı görüşmeleri, trajikomik havada haberleri atlamış olamazsınız. Milletvekilleri kameralar önünde, meclis görüşmelerinin ortasında tam dört kez gaz bombası patlatarak görüşmelere ara verilmesini sağladılar. Yakından izlediğim halde, ben bile şu anda mecliste UÇK içinden bölünmüşler ağırlıklı kaç parti olduğunu bilemiyorum. Bildiğim, bu tür şiddet eylemleri ile 4 yıldır, yine UÇK bağlantılı oluşturulmuş Hükümet’in imzaladığı Karadağ-Kosova sınır anlaşmasının yürürlüğe girmesi engelleniyordu. Bu kez gaz bombalı eylem bile umursanmadan, çoğunluk oyu ile, Kosova devletçiğinin imzalamaya zorlandığı sınır anlaşması yürürlüğe sokulabildi.
Yine ayırımına varmamış olanlar için, tarihleri belleğimde değil, birçok kez aynı mecliste yapılan görüşmelerde, bu kez de Sırbistan sınırı için zorlanılan anlaşmayla ilgili çok şiddetli benzer kavgaların sahnelerinin canlı yayın haberlerinde yayımlandığını anımsatmalıyım... Sırbistan sınırında en tartışmalı Mitroviça’dan, iki ülkeyi bağlayan köprüden ne kadar da çok çatışmalı eylem sahneleri verilmişti...
Güncel ders çıkarma adına demem o ki, bilimsel teknolojik devrim çağında, çekici, çarpıcı, görüntülü, bir anlamda belgeli yayın ve haberlerden de kasıt, bizim ne olup bittiğini bile algılayamadan, “vah vah, beterin de beteri varmış...” dememizse, en güncel en yaşamsal sorunlarda bile, medyatik güdüleme ile uyutulmamız sanatında da sınır tanımaz gelişmeler gündemde... Öyle olmasa aynı görüntüler, kimi güdülenmesi hedeflenmiş kitlelere yönelik, kimi teknoloji katkılarıyla da, gerçeklerin çarpıtılmasında bu kadar işlevsel, ters amaçlarda kullanılabilir mi?
Kosova Meclisi’nde çoğunluk Arnavut kökenli milletvekillerinin kuşakdaşıyım. İçlerinde aynı ilkokulda okumuş arkadaşlarım olabilir. Tito Yugoslavya’sında mutlu çocuklardık. Sabah spor eğitimi ile gözümüzü açar, ailelerimizin özgür seçimleriyle üç ana dinden, birçok mezhepten, en az üç ırktan anadil seçimi yapmışlar olarak sınıflarımıza giderdik. Öğleden sonra ağırlık yeteneklerimize göre kültürel etkinlikler, müzik, tiyatro, özgür yetenek ve seçimlerimize göre paylaşılırdı. Aynı bahçe, mahallelerde çocukça kardeşliğin, çokkültürlülüğün sınırsız keyifleri yaşanırdı. Hem ramazanda sahura kadar sokaklarda oynar, hem de en bağnaz yorumlu Ortodoks bayramlarında renkli yumurtaları kırıştırırdık...
Amerika’nın, AB’nin en gelişmiş insan haklarından yana örgütlenmelerinin çatısı altında bile, AB sınırları içinde yine farklı sınırlar içinde hepsi de AB üyeliğinde uzun dönemde garantili aday 9 devletçiğin yaratılması adına neden bu kadar kan akıtıldığının akılcı, mantıklı yanıtını alamadım. Hani AB dünyanın en gelişmiş, demokratik çokkültürlülük çabasının ürünüydü? Tito Yugoslavya’sı göreceli dünyanın çokkültürlülükte yol almış ülkesi iken, AB’nin yürüyüşünde çok olumlu katkı yapabilecekken neden böyle acımasızca oyunlarla yaraların kolay kolay kapanamayacağı kanlı çatışmalar sonucu, hepsi de çaresizlik içinde çırpınan ülkecikler konumuna düşürüldüler?
Avusturya-Germen kültürel bağları içinde Hırvatistan, Slovenya’nın daha gelişmiş bölgeler de olarak öncelikli, çok da kan akıtılmadan ayrılmalarının desteklenmesini kirli çıkarlar adına da olsa anlamanın hiç değilse bir mantığı var. Bosna en kanlısından, Slav kökenli Müslümanlığı seçmiş Boşnakların çok kanlı katliamlarının ardından nasıl üç devletçik olabildi? Makedonya Amerika’nın ilk korumaya aldığı üssü olarak sanki ayakta durabilen bir devletçik olabildi mi? Yakın gelecekte iç parçalanmaları, gettolaşmalarının sonucu olarak Yunanistan’la zıtlaşma içinde farklı sınırlarda devletçikler oluşabileceği gerçeği benim öngörüm değil. Aklı başında Yunanlı Felsefe Birliği başkanı da içinde, örneğin Makedon Kültür Bakanı 10 Kasım Manastır Atatürk sempozyumu açılışında, Balkanlar’ın barış içinde yaşayabilmesi için yeniden Tito ve Atatürk gibi liderlere gereksinimden söz etti...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları