Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sömürgecilikten terör destekli sömürüye...

05 Aralık 2017 Salı

Zengin kuzey dünyasındaki iki çok acılı, kanlı paylaşımlar, Birinciİkinci Dünya savaşları sonrasında insanlığın evrim süreci ile de doğru orantılı olarak, evrensel güç kazanan örgütlenmelerin de katkılarıyla sömürgecilik düzeninin tarihe karıştığına inanmıştık. İki dünya savaşında çatışan tarafların ödedikleri bedelleri ödemeden zengin kuzey dünyası içinde egemenliğini kuran Amerika’nın ağırlığında İngiltere’nin sömürgecilik deneyimlerinin rehberliğinde, zengin kuzey-yoksul güney dünyaları arasındaki uçurumun göreceli kurumlaşmalar üzerinden daha az merkez, sermaye grubu elinde toplanması olgusunun kapitalist düzen içindeki kaçınılmazlığıydı...
Marx’ın kapitalist düzende, sanayileşme, işçi sınıfının örgütlenmesiyle bağlantılı çelişkilerin içinden beklediği sınıfsal devrim, savaşın en zorlu koşullarının bedellerini ödeyen Rusya topraklarında, Sovyetler’i, Marksist devrimi demokratik ayağı gelişememiş olarak üretince, iki kutuplu dünyanın soğuk savaş dengelerini de üretmişti. İki benzerlikleri kadar çelişkileri de anlamlı iki farklı direniş odağı, AB topraklarının tümüyle içinde Tito Yugoslavya’sı ile Anadolu topraklarından Osmanlı’nın parçalanıp paylaşılması ile serpilen, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği, liderliğinde kurtuluş, kuruluş savaşları destanlarının yazıldığı laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, dünyada ezilen halklar için örnek, umut oluşturmalarıydı.
Sosyalizm üzerinden yaratılan, Sovyetler’e yakın, Amerika ile de çatışmadan uzak duran çokkültürlülük üzerinden Tito Yugoslavya’sı ile, hepsi de şeriatçı İslam diktatörlükleri olarak yönetilen ama ezilen ülkelerle 3. dünya liderliğinde iki kutuplu dünyanın sert dengelerinde arada önemli bir rol üstlenmişti. Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın ilk örneği ulusal kurutuluş savaşı, ilk bağımsız ulus devleti modelini kurarken, Sevr ile Anadolu topraklarını da parçalamayı hedeflemiş emperyal odaklara karşı, olağanüstü direnişin gücünü, aynı toprakları paylaşan çok ezilmiş, çok yoksul insanların bileşkesinde yaratılmış vatandaşlık kimliğinde direniş dehasıyla üretmişti. Lozan zorlu barış sürecine kadar Sovyetler’den de destek almış, ulusal sınırlar içinde bağımsız devlet, direniş gücünü, devrimleri yaratma sürecinde aynı titizlikle Sovyet rejimi egemenliğinden de uzak kalmayı başarmıştır. Çağdaş uygarlığa gidiş yolunda, dünya dengeleri içinde gerçekçi barıştan yana sınırlarını koruma ilkelerinde ödünsüzdü...

***

Çocukluk anılarımda Osmanlı’nın parçalanması ile Balkanlar’dan çekilen ailenin öğretmen kolları içinde Türkiye Cumhuriyeti içinde yerleşen amca ve halalar ailelerinin birden fazlası Atatürk’ün Balkanlar’daki öğrencilik yıllarından öğretmenleri de olarak, eğitimde Atatürk devrimciliğine katkı çabalarının mektup ve fotoğraflı tanıklıkları ile Priştine’de kalan baba ailemin izdüşümü benzerlikleri yaşamalarında, bir yanı ile çok ortak aynı kaderi, çokkültürlüğü paylaşımın kokusu var. Amca, 1. Meclis’te Velidedeoğlu’nun yanında kâtip öğretmen “Soner” soyadını alırken, babama mektup yazıyor, o da Priştine’deki okul müdürünün oğlu olarak “Soner” soyadını alıyor. Baba evimizde Atatürk ve Tito’nun Yugoslavya ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluş anılarının anlatıldığı kitaplarda, her ikisinin savaşta kar üzerinde uyuyan fotoğrafları, benim için bir çocuk olarak nerede ise ortak zorlukların simgesiydi.
Yine Yugoslavya kökenim nedeniyle Nadir Nadi’nin özel isteği ile 1977 Ecevit - Tito görüşmesine gazeteci olarak tanıklık etmenin ötesinde, ikili görüşmenin Türkiye Büyükelçisi Kosovalı, dayımın yurt arkadaşı Ramadan’ın olması nedeniyle samimi anı paylaşımları, mümkünse Balkanlar’daki kanlı hesaplaşmayı önleme çabalarıydı. Bilindiği üzere bu umutlu çabalarında başarılı olamadılar, ama Ecevit, Amerika’nın 12 Eylül’ü, terör travması gerekçeli Irak işgalinde suç ortaklığına yanaşmayınca, koalisyon hükümetinin yıkılış projesi, bugünün AKP İktidarlarının, Erdoğan liderliğinde Cemaat ortaklığında kuruluşu gündeme girdi.
12 Eylül sonrası gelişmelere tanıklıklardan önemli satırbaşlarını yeri geldikçe başka yazılara bırakarak bugünün gelişmelerinde bizim için yaşamsal, çok çatışmacı, çok karmaşık, çok çelişkili, gerçeklerin tersyüz edilebildiği gelişmelere, yazı başlığına uyumlu bir sonuçla geçersek, “Sömürgecilikten, terör destekli sömürüye geçişin..” özünde dünya çapında daha yaygın, milyarlarca dünyalıyı daha da yoksullaştıran, çok kan akıtılan, kuralsız, izansız, insanlığı -kuşkusuz geçici olmalı- vahşet boyutlarında tırmandırdığı bir sürecin içindeyiz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları