Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şiddet, vahşet suçluluktan, korkudan beslenir...

23 Ekim 2018 Salı

Diktatörlüklerin, terörün raconunda, suçluluk sarmalında, korku, dehşetin tırmandırılması olduğundan, en acımasız infazların ihanet eden yandaşlara dönük olması kaçınılmazdır. Yine de Kaşıkçı katliamındaki şiddet, vahşetin dozlarına ilişkin yeni yeni haberlerin algılanmasında zorlanıyoruz.. Yaşam boyu Suudilere hizmet etmiş, Amerika’nın sağ çizgideki bir gazetesinde alt tarafı mantık sınırları içinde kalmış eleştiriler yapmış bir gazetecinin cinayetindeki göstere göstere uygulanmış şiddetin dozu, toplumsal travma, kaygıları katlıyor..
Suçluluğun kanıtlanmasının engellenmesi adına, giysileri giydirilmiş bir kişinin, başka ayakkabıları unutulmuş binadan çıkışı görüntüsü dünün trajik komik bir delil karartma örneği olarak yayımlanıyordu. Prensin sağ kolu başinfazcı rolündeki kişinin kimliğinin ortaya çıkmasının ardından 24 saat geçmeden trafik kazasında ölümü sonrası, Prens’in cinayetle ilişkili suçlanmasına kanıt bulunamaması adına ortaya saçılan açıklamalar, senaryolar, kafa karıştırıcı kıvamda çeşitleniyor. Amerika ve Türkiye liderliklerinin bir biçimde destek atmaları da ister istemez bir yanı ile hesap sorulamayacağının sergilenmesi, diğer boyutu ile çıkarlar adına göstere göstere infazlar tırmanışları üzerinden dünya ölçeğinde toplumsal kaygıları artırıyor..
Korku üzerinden terör, diktatörlükler tırmanışında dünyadaki insanlık suçları, insanlığın çoğunluğu için insanca yaşamın dışına püskürtmede sınır tanımazlığın öteki yüzünün güncel haberlerinde, yeniden kaçak göçmenlik yollarında tırmanan denizlerde kadın-çocuk ölümlerindeki vahşetin patlaması var. Dünkü gazetemizin birinci sayfasında yer alan, ülkelerindeki şiddet ve yoksulluktan kaçarak ABD’ye ulaşmaya çalışan Honduraslı sığınmacıların Guatemala-Meksika sınırındaki görüntüleri, ölümüne köprüden atlayarak yüzerek kaçmaya çalışanların halleri.. Sabahın yeni sıcak görüntülü haberleriyle, Akdeniz kıyılarımızdan yola çıkan botlardaki kadın-çocuk ölümleri, kimilerinin sağ kurtulabilmeleri, çoğunluğun cesetleri bulunamadan sağ çıkanların verdikleri bilgilerle sayılmaya çalışıldıklarıyla buluşuyor.

***

Bizden hafta sonu haberlerinde iç burkan şov sahnesi olarak, sporun klasik kullanma aracı yapılmasında, Diyarbakır’dan Saray kadroları ağırlıklı siyasetçilerin sahaya indirildikleri, güvenlik kuşatması altındaki maça ne dersiniz? Havaalanı açılış töreni gerekçe yapılarak, Cumhuriyet Bayramı’nın Ankara’daki geleneksel kutlamasının kaldırılması üzerinden söylenebilecek söz var mı ki? Dünyadaki en otoriter başkanlık rejiminin ucubesi, Saray’dan tek adam rejimi üzerinden, Meclis iradesi, güçler ayrılığı, anayasal düzenin hukuku ayaklar altına alınarak.. gün gün yeni yeni icraatlarla yürünen yollardaki adımların her eleştirisine, slogana dönüşmüş yeni yandaşlık savunmasına “Diktatörlük olsa, diktatör diyebilirmiydiniz” itiraz cümlesi ile hafif tehdit dozunda çıkışlarla giriliyor.
Trajik komik güncel haberler içinde ise dolandırıcılık, kaçak inşaatlar suçları, şeytana papucunu ters giydiren sabıkalılar dolandırıcılıklarında 15 Temmuz algısı, şehit kimlikleri, sokak adlarının, terör tehditleri yöntemlerinin çeşitlenmiş olarak kullanılması haberlerinin patlaması eşlik ediyor.
Bir başka tür haber patlamalarında, nerede ise her güne birçok haber sıkışmış olarak ortalığa saçılan, FETÖ’cü başta diğer terör örgütlenmeleri yeni keşiflerinin operasyonları var. Öte yandan aylar, yıllar cezaevlerinde sanki unutulmuş olarak gözaltında kalanların dudak uçuklatan sayılara varmış olmalarının bilgisini, af tartışmaları, cezaevleri koşulları, yığılmaları bilgileriyle hak hukukun işlemeyişi üzerinden de resmi istatistiklerle, dudak uçuklatıcı olumsuz cezaevleri koşulları raporlarıyla öğrenip duruyoruz. İnsanlığın ölümü anlamındaki algıya isyanı mı, alışkanlıkla daha bir teslimiyetçiliği mi besliyor, tartışmalı..
İç siyasetin gündeminde yalanlarla, masallarla gerçeklerin tersyüz edilmesinde medya güdülenmesinin dozu tırmandıkça, galiba da artık en çok kendi yandaş tabana da sıçrayan ekonomik kriz ağırlıklı çaresizlikte, işsizlik, yoksullaşma, yoksunlaşma, iflaslar zincirine karşı.. Saray odaklı, ipin ucu kaçırılmış haksız israf, saltanat kayırmacılıkları.. baskı, korkuyla var olma stratejilerindeki tırmanışlarla baskılandıkça..
Gelecek adına evrilmenin de ikili, çelişkili seçeneğe dönüşmesi yol ayrımı yaklaşıyor. Ya hak-hukuk- demokrasinin önü, akıl aydınlanmanın buluşmasında açılacak ya da korkunun şiddetiyle beslenen şiddet, vahşet tırmanacak?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları