Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şehitler üzerinden her adım, tek adam dayatması rejimine...

18 Temmuz 2017 Salı

15 Temmuz, apaçık dış destekli FETÖ’cü askeri darbe girişiminde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile sokağa çıkan sivil halkın, canını ortaya koyarak, şehitler, gaziler vererek, onurlu demokratik direnişiyle tarihe yazıldı...
Basın, hele de gazeteciler, koşulları içinde, görev yapmanın bilinci, birikimlerinin refleksiyle ellerinden geleni, geldiğinin ötesinde yaparak kamuoyunun duyarlılıklarına katkıda bulundular.
Meclis bütünlüğünü oluşturan siyasi partilerin dördünün Ankara’da bulunan milletvekilleri bombalar patlatılırken yürekli, kenetlenmiş duruşlarıyla, partilerinin, liderlerinin talimatlarının gereğini yerine getirerek, Cumhuriyetin Gazi Meclisi’nin ruhuna bağlılıklarının sınavını verdiler.
15 Temmuz demokrasi sınavının yıldönümünde, askeri-sivil darbeler tehditlerinden kurtulmuş, hukuk devletini, demokratik rejimi güvence altına alabilmiş cepheleşme, düşmanlıklardan arınmış bir ülke gibi miyiz?
Her türden teröre hedef, odağındaki ülkemizde, İslam dünyası, Ortadoğu iç savaşlar bataklığına çekilmek istenirken, laik Cumhuriyet birikimleri, kurtuluş-kuruluş savaşları destanlarının yazılımı, Atatürk devrimleri üzerine, adalet, demokratik düzeni yaşatmanın olmazsa olmaz değerlerinde buluşabilme noktasında mıyız?
İslam dünyası, Ortadoğu’da ırklar, mezhepler, aşiretler, her türden birbirinden kirli terör ittifakları içinde, kirli çıkar, iktidarları iç savaşları bataklığının diktatoryal, ilkel, vahşi çatışmalarını hak etmediğimizi görerek, paramparça olmaya karşı adalet-demokrasi çizgisinde ortak duruşu başaramayacak mıyız?

***

Siyasal İslamcı kimlikle siyaset yapmanın çekiciliğinde, cemaatlerle ittifak yaparak seçim kazanmak, iktidara gelmenin kolaycılığında, her türden alt kimlik, ırkçılık ayrımcılıklarının içgüdü, reflekslerinde.. evrensel insan hakları, hukuk devleti, demokrasi ilkelerinden sapmaların rüzgârlarına kapılmak, öncelikle sağ siyasetçiler için sanki daha bir kolay. Ancak kendi ülke ve rejimlerine yönelik, sadece parlamenter demokrasilerde değil, daha zor olsa da başkanlık rejimlerinde de güçler ayrılığı, hukuk devleti düzenlerinden sapılmaması yolunda duyarlılıklar geçerli.
Paramparça edilen ülkeler, demokrasi, evrensel hukuk devleti düzeni yoksunu, en ağır boyutları ile İslam dünyası içinde şeriat, cemaat, mezhep yorumlarında kanlı diktatoryal mezhep çatışmalarına, iç savaşlar bataklıklarına çekilmiş konumdalar.
2002’li yılların Erdoğan Liderliği, Gülen Cemaati iktidar ortaklığının geriye dönük hesaplaşmasının koşullarında değiliz. Her şeyden önce ülkemiz için, çocuklarımızın geleceği için çok daha yaşamsal tehditler, sorunlarımız var. FETÖ’cü darbeye geçiş sürecinin öngörülemediğini içtenlikli bir itiraf sayalım.
FETÖ’cü terör örgütü ile hesaplaşma sürecinin gereğini, kaçınılmazlığını yadsıyan da yok. KHK’lerle mücadele gereğinin dünyadan örnekleri de var. Ancak 20 Temmuz KHK’leri ile Erdoğan Liderliği’nin yürümekte olduğu yolun dünyada bir örneği, benzeri yok.
Zaten sonradan federatif yapılar içinde birleşmiş Amerika benzeri ülkeler dışında dünyadaki başkanlık rejimlerinin güçler ayrılığını başarabildiklerinin örneği yok. Bal gibi diktatörlük statüleri geçerli. Kaldı ki insanlık, küreselleşmenin acımasız çarklarında insan hakları, demokrasi, sosyal devlet standartları sapmaları sürecini yaşıyor.
Erdoğan Liderliği’nin referandumla gündemimize soktuğu başkanlık rejimi anayasal değişiklik metni, ürkütücü boyutlarda sivil diktatoryal rejim üretebilme potansiyeline sahip.
Tek adam, tek parti, güdümünde Meclis, yargı, iktidar icraatları, devletin, demokrasinin her türden kurumlarının bağımlı, tek adam iradesine teslim edildiği bir rejim, en ilkel diktatörlüklerde bile zor görünecek bir sonuç olabilir.
Erdoğan Liderliği’nin AKP başkanlığını yakalamış olması süreci içinde, partisinin FETÖ’cü darbecilerden arındırılması noktasında, KHK’lerin amacı, hukuk dışında kullanılmasından başlanarak, yargıya hak-hukuk dışı müdahalelere uzanan uygulamalardan geri dönüşleri beklemek hakkımız. Daha doğrusu, geçerli parlamenter rejimimiz, hukuk devleti düzeninin de olmazsa olmaz zorunlulukları.
Erdoğan Liderliği’nin, Cumhurbaşkanlığı açıklamalarında hâlâ umutlu bir söylem söz konusu olmasa da.. Resmen Parti Başkanı, lideri olduktan sonra, parlamenter rejimin anayasası ile seçilmiş, yeminine sadık kalmamış Cumhurbaşkanı olduğu konumunu yok sayabilirler mi?
FETÖ’cü darbe gerçeğinden sonra, demokrasiye sahip çıkan 15 Temmuz şehitleri siyaseti üzerinden, yeni siyasal İslamcı, hukuk devleti düzenine aykırı siyaset arayışı nereye kadar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları